çocukluğundan kalma yığınla acı arasında dolaşıp dururken bir ışıltı görürsün. çoğu zaman aldatmacanın farkında olursun ama içine girersin. kandırıldığını anladığındaysa hiçbir zaman geç kalmamışsındır. zaten başından sonu belli oyunlar ne heyecanlandırır seni,ne yorar.... bir de gerçekten kandırılmışlığına ortak oldukların vardır ki acısı hiçbir şeye benzemez. yüreğin sızlar inceden.
işte öyle bir sızlamaydı onun gidişi... başından sonu yok dediğin gidişler. karanlık dünyana tanrı edasıyla yerleşen, benliğini tümüyle ele geçirdikten sonra beklentileri artan bir tanrı...
önceleri sahiplenemediğim, isim veremediğim bu sevgi zamanla yerini aşka bırakmıştı ki, bu aşk beni tümüyle yeniden varediyordu. iliklerime hatta hücrelerime işlemişti varlığı. artık onsuz bir hayat düşünemez, onsuz hayal kuramaz olmuştum. tüm planlarımdaydı o. varlığı kendisinden büyüktü. aşkı kendisinden büyük.
korkuyordum...
ne zamanki birini çok sevsen, ne zaman ki aşkın damarlarında dolaşsa hayaller yanar, kül olur. öğretilen buydu ve öğrendiğim bundan farklı olamazdı ki... o nu kaybetmekten korkuyordum. içimde yenmeye çalıştığım kötü huylu bir ur gibiydi kaygım. ve her geçen gün başka bir organıma yapışan huyu kendinden kötü bir ur...
her telefon sesi bana onu söyledi, her çalan kapı onun adını bağırdı, her gördüğüm o oldu ve yorganım hep o... aşk iki heceli adı oldu...
korkunun ve aşkın doruklarında gezinen ben, sevgisizlikle suçlanan yine ben. nasıl olurda onu sevmediğimi düşünürdü bu adam. ben kavrulurken nasıl olurda bana gitmekten söz ederdi.
yorgundu.
ve ben yine bahaneler buluyordum, yalanlar söylüyordum kendime. oyunlar oynuyordum içimde. onun adına kendimi kandırıyordum. o benim canımın parçası. içimin kendisi.
git...
bir daha dönmemecesine git...
ve daha mutlu ol.ben seni üzüyorsam git. ben yine oyunlar oynarım, ben yine yalanlar söylerim... ben yine şarkımı mırıldanırım....
olmaaaz birtanem
olmaaaaz sevdiğim
olmaz inan bana olmaz
aşk böyle olmaz....
işte öyle bir sızlamaydı onun gidişi... başından sonu yok dediğin gidişler. karanlık dünyana tanrı edasıyla yerleşen, benliğini tümüyle ele geçirdikten sonra beklentileri artan bir tanrı...
önceleri sahiplenemediğim, isim veremediğim bu sevgi zamanla yerini aşka bırakmıştı ki, bu aşk beni tümüyle yeniden varediyordu. iliklerime hatta hücrelerime işlemişti varlığı. artık onsuz bir hayat düşünemez, onsuz hayal kuramaz olmuştum. tüm planlarımdaydı o. varlığı kendisinden büyüktü. aşkı kendisinden büyük.
korkuyordum...
ne zamanki birini çok sevsen, ne zaman ki aşkın damarlarında dolaşsa hayaller yanar, kül olur. öğretilen buydu ve öğrendiğim bundan farklı olamazdı ki... o nu kaybetmekten korkuyordum. içimde yenmeye çalıştığım kötü huylu bir ur gibiydi kaygım. ve her geçen gün başka bir organıma yapışan huyu kendinden kötü bir ur...
her telefon sesi bana onu söyledi, her çalan kapı onun adını bağırdı, her gördüğüm o oldu ve yorganım hep o... aşk iki heceli adı oldu...
korkunun ve aşkın doruklarında gezinen ben, sevgisizlikle suçlanan yine ben. nasıl olurda onu sevmediğimi düşünürdü bu adam. ben kavrulurken nasıl olurda bana gitmekten söz ederdi.
yorgundu.
ve ben yine bahaneler buluyordum, yalanlar söylüyordum kendime. oyunlar oynuyordum içimde. onun adına kendimi kandırıyordum. o benim canımın parçası. içimin kendisi.
git...
bir daha dönmemecesine git...
ve daha mutlu ol.ben seni üzüyorsam git. ben yine oyunlar oynarım, ben yine yalanlar söylerim... ben yine şarkımı mırıldanırım....
olmaaaz birtanem
olmaaaaz sevdiğim
olmaz inan bana olmaz
aşk böyle olmaz....