benim ruhum arabesk, bunun farkındayım, hatta ruh diyorum, kalp diyorum daha da arabeske vuruyorum. yalnız kendimi ayırmak da isterim, beyaz aydın*(*oha çığır açar bu deyim, kullanayım ben bunu) saldırıları karşısında gıcıklaşmış ve cansiperane arabeski korumaya heves etmiş, göğsünü istinat duvarı kılmışlardan da değilim. arabeskin müzik olamayacağını söyleyenlere bile hak veririm bazen. zaten başta dedim ben müzikal bir şey aramıyorum, benim ruhum arabesk, kollarıma faça atarım bazen mesela. yine ayırmak isterim kendimi, 50 kuruşluk jiletle 10 numara cerrahi fantezileri kendi bedeninde deneyen ergenlerden de değilim kesinlikle. et bu acır, ben zihnimde gerçekleştiriyorum bu işlemi, atıyorum façayı, hatta tuz basıyorum, bunu yapmak varken manyak mıyım kendimi keseyim.

ruhumun arabesk olduğunu savlıyordum, konumuz oydu. inanılmaz çok sayıda terkediliyorum mesela, sevgilim çekip gidiyor, ailem beni sokakta bırakıyor, hatta 5 yaşında lüle lüle saçlarıyla kızım daha iyi bir baba bulmaya karar veriyor. tabii ki tüm bunlar ruhumda, yoksa aile taş gibi arkamda durur, lise yıllarında ettiğim salaklığın mükemmelleştirdiği bilincim ve algımla sevgiliyi kesinlikle önce ben terk ederim, mal mıyım acı çekeceğim, küçük kızı da ben uyduruyorum, ama yakışıyor oraya. benim ruhum, diye anlatıyorum size, arabesk.

bunun için çeşitli malzemeler gerekiyor, bunları sağdan soldan topluyorum. e şairi, şarkıcısı, sözlük yazarı sağolsunlar hep terkedilmişler, boynuz yemişler, ne bileyim ben perişan olmuşlar, bolca da anlatıyorlar. en çok bu terk edilme hadisesine hastayım; tabii ruhumu dengelemek için sağduyuyla devreye giren bilincim bunların da terk eden edilenlerini seviyor. mesela adam çıkıp gidiyor, gidecek, diyor ki şöyle güzel sevdim, böyle tattım, bayılıyorum buna. hemen bir sevgilimi yapıyorum ruhuma, çok sevip terk ediyorum, kız mal mal bakıyor. ama ben acayip dokunaklı terk ediyorum, hem terk ediyorum hem de sanki şarkı değişir değişmez başka sevgili yapmayacakmışım gibi içli içli konuşuyorum kıza.

benim ruhum arabesk a dostlar. mesela böyle abartılı kelimeleri seviyorum, kafiyeye de vurgunum inceden. yüreğim söyler, aşkınla yandım gibi tamlamalar tabii ki beni kesmiyor, bana söylendiğinde daha vurucu etkiler yaratacak ama bunu çaktırmayacak sözcükler lazım. işte ara ara onları kullandırıyorum ruhuma.

***

bütün büyük buluşlar rastlantısaldır diyenlerden de değilim, hatta pek ilgili değilim bununla. fakat bu sabah mucizeyi yaşadım bizzat ve bazı büyük buluşların rastlantısal olabileceğine inandım. çeviri yapan birisine yardım edeyim dedim, elime yapışmaz ya. bu da ruhumun arabeskliğinden ileri geldi, yoksa ben yaralı parmağa işemem. ruhum pazardan dönen yaşlı teyzelerin çantalarını taşır arada, ben yapmam, ne yapayım, hem çantayı taşı, hem teyzenin hızında yürümek zorunda kal, hem de teyzeden dert dinle. tabii ruhum biliyor işi, böyle çanta manta bahanesiyle birkaç kuşaklık çöpçatanlık deneyimi olan teyzenin hop portföyüne düşüveriyor. bunu anlatmayacağım şimdi, çok çirkin bir davranış bu, ben onaylamıyorum. çeviriye yardım et dedi ruhum, hem belki... bunu da anlatmayacağım, zira ruhuma paralel bir çirkinlik deryası yok değil. dedim "bir kuple gönderirsen çeviririm". kuple deyince aklıma geldi, ruhumun da aklına gelmiş olabilirdi. hiç yorumsuz açtım one more cup of coffeeciğimi.

benim ruhum arabesk aslında, yoksa çeviri yardımı teklif ettiğim kızı ben yıllar evvel terk etmiştim, tam onun beni terkedeceğini sezdiğimde. ruhum arabesk ama anlar mı, o sanki terkedilmiş pozu yapıyor, çok sevmiştim ulenden rakıya buz koyma abiye geçiveriyor. ben şarkıyı açtım, ruhum da yusuf hayaloğlu şiirini, vakit tamam seni terk ediyorum. ruh şiiri okuyor ben şarkıyı dinliyorum ve işte bir gün sözlükçüler hikaye uydurmaya kalkmadan itiraf edeyim, yüzyılın sanatsal buluşu tam olarak böyle yapıldı.
uzatmayacağım fazla, kemanlı kemanlı kalmak şartıyla bu şarkının üzerine bu sözleri ekleyin, dinleyin bir küçük votka açsın ruhunuz, siz mutlaka meyvesuyu ekleyin. inanın mükemmel, bu sözler bu müzik için yazılmış.

benim ruhum arabesk, kaçtır dırdır ediyor kimseyle paylaşma bu parça bizim hüznümüz olarak kalsın diyor. fakat benliğim kesinlikle bu büyük kazanç kapısından vazgeçecek gibi değil. şimdi geriye bu yeni şarkıyı söyleyecek birisini bulmak kalıyor, onu da halledersek unkapanının kralı oluruz. ruhum, un ve kapan deyince mayıştı, sevdi bu kelimeleri, bıraktım kendi kendine halının üzerinde bu kelimelerle oynuyor.