toplumu dönüştürmekle mükellef -mükellefiyeti kendinden menkul elbette- güçlerin ikili bir seyri vardır. toplumsal harekete nüfuz ettikleri atak dönemlerinde her şeyi alabilir, sindirebilir, onu şeklen ve manen kendi amaçlarına dahil edebilirlerken, restorasyon, gericilik dönemlerinde topluma ait olan her simgeye tepkisel yaklaşırlar. cümlenin başı osmanlıca kıçı türkçe oldu mesela, örnek olasun diye öyle yaptım ben onu.
latin amerika'nın kocaman aortumsu devrimci damarlarının kabardığı dönemlerde devrimci rahipler birliği gibi isimler altında katolik kilisesinin bildiğiniz devrimci politika merkezleri haline gelişi bir örnek olsun. yenilgi dönemlerinde sanatın çekildiği fildişi kule başka örnek olsun ya da daha güzeli 80 darbesini iliklerine kadar yaşamış, 12 yılı içeride geçirip sonrasında da işsiz, aç ve sakat kalmış bir abimin sözü örnek olsun: "bu halkın kafasını eşekler siksin be bırçet!" düzenin kendini yeniden yapılandırdığı anlarda o kafalar öyle değersizleşirler ki bırakınız doğrultulu küfürleri, eşeklere layık görülürler. tepkiler sosyopsikolojik bütün yorumlarda haklı yerlere oturabilirler de üstelik. tepki sana değil be halk, otur sen, rahatsız olma.
nihat behram'ın bir dizesi bu ülkedeki yükseliş döneminin simgesidir: "partim al beni halkımla yeniden yarat" aman ha! göbeğini kaşıyan adamla, göbeğinde bira bardağı taşıyan adamla, yere tüküren, feministleri dinlemeyip kızlara öküz öküz bakan, hatta laf atan halkla. aman ki aman pazardan pazen paris'ten paten alan halkla, televizyon karşısında uyuklayan, kitap okumayan, ulu orta osuran halkla, kürtlere söven, kürtse mafyacıklarını mazur gören, külü külüme değse sigaramı orospu eden halkla. ya aman ya aman ben dayanamam halkla, denize slip külotla giren, bir nice murtada hançer üşüren, tecavüzden, namustan ve ilk bulduğu yerde ilk bulduğu nikah dairesine atılan halkla. partim al beni bir mahzene kapat, yıllandır yıllandır tadım çıksın. partim beni benden esirge, beni sol yanımdan asılı yeşil kurdelemin gölgesinde bir avuç düşünce ile başbaşa bırak. partim bana dünyanın hallerinden bir hal beğen, kimseler duymasın.

13 yaşındayım, bir gece sabaha karşı gizliden girip okulun cumhuriyet bayramı panosunu piç ediyorum, sağına soluna yazılar, hatta serhıldan dönemi olduğundan sarı, kırmızı, yeşil...
15 yaşındayım, yeni yeni solcu oluyorum, utanıyorum inceden alevi olmayışıma, kürt olmayışıma, köyümde asker postalı altında kıvranmayışıma; utanıyorum neticesiz aşklarıma da elbette, zaten 15 yaşımda ne varsa utanıyorum...
16 yaşındayım, hadep kongresinde bayrak indirilmiş, 3 gün sonrasında eylem alanında dayağın allahını yiyorum. ülkü ocaklarından sevkli iki otobüs it sıpası, bolca polis, eyleme yeni başlamışız biri dana kadar bir bayrak sallıyor, sonra kimin elinde ne varsa bize sallıyor. televizyonlarda akşam izliyoruz, yaşlı bir teyze elinde pazar çantasıyla dalıyor bizim kızlardan birine, gidinin bayrak düşmanları...
19 yaşındayım, dinim hakkı için yediğim her dayakta aynı bayrak sokulmuş gözüme, kaldıracak mecalim kalmamış. baba eski asker asmış bir bayramda balkona -sanki gökyüzüne- indiriyorum, kavga ediyoruz, iki gece sonra yazıda alınınca türk olup olmadığımla başlıyoruz sorguya, malum bayrak aynı yerde.
20 yaşındayım, kardeşlerim öldürülüyor, artık dönemeyeceğimi biliyorum ve bizim üstümüze kurşun sıkarak gelen polis, iki gün sonra bir işçi partilinin elini sıkıyor, sanırım kusacağım.
21 yaşımda ulucanlar girişinde ebemi siktiler o bayrak altında. devrimcilere işkence yapılan, boğazları kesilen, itfaiye hortumu, g3 ve kancalarla saldırılan 4 ve 5. koğuşlara çizilmiş dev bayrağı orada görüyorum, kızmadan ince gülüyorum geçiyorum.
22 ve 23 ve 24 hep aynı telaş, aynı yangın...
26 yaşımda derginin kapağını hazırlarken kullandığım 15-16 haziran fotoğrafından bayrağı çıkarıyorum!

şimdi hanginiz bana kızabilirsiniz, bu bayrağı sevmedim diye, hanginiz suçlayabilir beni, bayraklılardan olamadığım için? tabii ki hiçbiriniz. fakat ben söylüyorum yerli ve yersiz, bu hiç önem taşımıyor. hatta kürt sorununun yarattığı ayrıcalık olmasa biz de bildiğiniz ülke simgesi diye bayrağı kullanabilirdik. hatta yarın bir gün belki yine kullanabiliriz. bir türk-iş mitingi geliyor aklıma tepeden tırnağa türk bayrakları, "genel grev, genel direniş" diyorlar. direnişi genel eyleyeceksek benim için sorun yok elimde taşırım yine bayrağı, sapını götüme sokacaklarını bile bile. solcu bir biraderim var karşı dairede, desem bayraktır, nedir, alınır taşınır, dakikada taşınır buradan, dinlemez daha beni. ama bir gün olur toplumsal hareket gelişirse işte o zaman bayraksız da oluruz, donlarımızı da sallarız bayrak diye. biz halkız, yeniden doğarız ölümlerde.
ha sahi ben kızılı değil de maviyi daha çok yakıştırıyorum kendime, beni atacak var mı komününden.
tümünü göster