korkuyorum bırçet, çok korkuyorum. bir öldü diyorlar, bir tam arkadandan çıkacak, kimisinin kalbinde yaşıyor kimisinin tüfek kabzasında. bense korkuyorum, bırçet artık bunu itiraf edebilirim korkuyorum. öldüğüne de inanasım gelmiyor, ya dersim dağlarındaysa mesela ya da uludağ otellerinde. gerillaya çıkma niyetim azdır zaten de kayak yapmaya gidesim de kalmadı be bırçet, yaşıyor mudur? ben pek öyle yüzleri hatırlayan biri değilim, onun da yüzünde özel bir ifade yoktu zaten, pek alelade duruyordu, hatta kahvaltı yaparken yumurtaya bandığı ellerini görünce bunlarla mı öldürdü onca insanı diye düşünmeden edemedim. yani korkuyorum ama fotoğrafına bakınca da pek katil tipi göremiyorum, yani işte dolmuşta arkadan omzumu dürtüp "uzatır mısın birader" diyen birine de çok benziyor, dolmuşa binmekten bile korkar oldum bırçet, ölmüş müdür ki? sonra dün gece bırçet kapı çalındı, "kim o" dedim ama çok korktum bırçet o bir saniye de ya davudi bir sesle "yeşil kod adlı mahmut yıldırım" deseydi kapıdaki, kapı çelik ama korkumu dindirmiyor bu bırçet. komşummuş aslında kapıyı çalan, ama ben artık komşumdan da korkuyorum. renklerde anlam arayanlardan değilim, ama yeşilden korkar oldum bırçet, bildiğin gibi değil, nerede yeşil gözlü biri görsem korkuyorum, pikniğe kenelerden korktuğum için gitmediğimi düşünüyorlar, kenelerden de korkuyorum, haklılar ama ben asıl yeşil'den korkuyorum.
hep beraber korkuyoruz, korkalım diye yaşatıyorlar, yenilerini yapıyorlar, kapıdan dışarı çıkamıyoruz, biber yeşilinden mahmut yeşiline bırçet korkularım var benim çok fena.
tümünü göster