kulaklarımıza evveliyattan beri çalınan 3 hece istikbal. anaların babaların aile büyüklerinin her daim ağızlarında sakız olan kelime istikbal.

esasında cümle içinde söyle kullanılır. diğer kelimeler mezedir. istikbal kelimesi ise ana yemektir;

'önce okulunu bitir istikbal'ini ele al sonra ne yaparsan yaparsın.'

mezeler değişir ama ana yemek aynıdır.' askere git gel istikbal'ini eline alırsın', yahut 'şu üniversite imtihanlarını kazan iyi bir bölüme gir istikbalini eline al'.

ne pozisyonda olursa olsun istikbal ana yemektir. ama bu ana yemek nedir?

istikbal istiklal'i çağrıştıyor nedense bana göre. istiklal caddesi, istiklal marşı vesaire gibi şeyleri hatırlatıyor. ama mühim değil.

kelime anlamı olarak değil de istikbal neyi vaad eder?

traştan bir işte çalışıp, her daim iki yumurtanın hesabını yapmak mı istikbal?

yahut plastik açık gri takım elbise giyip içine siyah gömlek giyip ordan oraya sekmek mi?

devlet dairesine kapağı atıp terfi ve kıdem için ömür tüketmek mi?

emekli olabilmek için paşa paşa primler ödeyip çıkmaz ayın 10'un da emekli olabilmek ve bu suretle gerekli zamanı alabilmek mi?

hayatı zorla tersten yaşamak mı istikbal? 20 yaşında kırk yaşındaki kişiler gibi çalışmak, 40 yaşında ise 20 yaşındakiler gibi sefahata dalmak mı? akabinde ve detayında bir mum gibi erimek mi?

anlasılmayacak çocuklar doğurup onların sizi anlamasını beklemek mi? yooo bu safdilliktir bence.

ama öyle ya da böyle bir istikbal var. ama ne yazık ki empoze edilen telkinlerle kuvvetlendirilen istikbal pek iyi bir şey değil.

traştan bir ürünün ambalajlanmasından başka bir şey değil ne yazık ki empoze edilenler.

altın günlerin kek pasta yemek yahut apartman yöneticisi olup kapının kırılan camı için aidat toplamak pek zannederim pek tercih edilecek şey değildir.

peki tercih edilen istikbal? makam sahibi olmak, yağdanlıklardan faydalanmak bir mevki sahibi olmak mı?

kulağa hoş geliyor ama nedense şu pas geciyor. ismet inönü bile 1972 yılında kendisine parti için baş kaldıran bülent ecevit ve arkadaşlarına sunu dememiş miydi?

'sizin için istikbal olan şeyler benim için mazidir'

her istikbal'in istiklal de olduğu gibi bir marşı vardır.

kimilerinin hicaz makamında kiminin de saba kiminin de rast kiminin de böyle gider geçer....

büyükada'yı düşünüyorum bozkırın ortasında.
hatırlıyor musun son verdiğimiz ziyafeti?
tamamlanmıştı maliye kitabımın hani
beşinci cildi onca emekten sonra,
böyle bir davet görülmemişti sanırım ada'da.

odanın her köşesinde sırmalı paşalar,
eski nazırlar, son sadrazam, devlet erkanı.
evimize taşınmıştı sanki konsolosluklar.
anadolu kulübü'nden masa arkadaşları,
cemiyet'ten tek tük sağ kalanlar.

balkona çıkmıştım da bir ara ben,
onca kalabalık ve eğlence arasında,
denize bakarken aklıma her nasılsa,
şehzade burhanettin bey'le evliyken
seni ilk kez görüşüm gelmişti bir baloda.

yalnız kaldığımızda sonra sabaha karşı
anlattığımda sana düşüncelerimi,
kalkıp o saatte hazırlattırıp arabayı,
nasıl unuturum ada turu yaptığımızı,
balkonda başbaşa çay içtiğimizi?

penceremden çorak bir alan görünüyor.
çay içerken onu seyrediyorum şimdi.
duvarın hemen dibine besbelli
hapishanenin çöpleri dökülüyor,
her sabah yaşlı bir adam gelip eşeliyor.

mahkemem bu sabah sonuçlandı.
idamım yarın.

roni margulies

yarını ve dünü düşünmekten bugünün güzelliklerini pas geçenlere selam olsun.