her merhaba bir elveda demektir esasında. merhabalar elvedaları ve sana basarılar dilerim demektir. ilk kelamda merhaba denilir ama son kelamda başarılar dilenip el sallanır.

bazen sokakta yürürsünüz yahut otobüste seyahat edersiniz yahut adı herneyse olan ulaşım aracında menzilinize vardığınızda durakta inersiniz. bu seyahatler sırasında üç beş kelam ettikleriniz olur hani. ama ya siz menzilinize varırsınız yahut onlar menziline varır bir goodbye çıkar ağızdan.

yaşamdada böyledir. insanlar gelir gider. kimileri sanki hiç birşey olmamış gibi hayatımızdan geçer giderler. hiç bir iz bırakmazlar. anadolu sınavlarının kağıtlar dağıtılmadan önce karşılık fıkra anlatılan kişi, pub'ın birinde tütün ürünleri içmek yasak olduğu halde piposunu tüttürmek isteyen kabak kafalı adam ya da telefon faturası öderken veznede paraları tersinden saymayı seven mutemet. hepsi gelir geçer gider. gözlerimizin önünde kurulmuş sahnede.

kimileri vardır, bir iz bırakır gözlerimizin önündeki kişisel sahnelerde. ama eninde sonunda elveda denmez mi?

o sahneler kağıt kalemle nakşedilemez. kişisel hafızlarımızın bir yerinde takılır kalır. üzerini ise zamanla bir yosun tutar. sadece bir imgedir bu. ucu bucağı belirsiz olmayan görüntüler silsilesi. yani çöp.

insan bir çöplüktür belki. elvedalar merhabalar çöplüğü...

çöplikte eşelenmek ise insanın kaderi. hiç düşünmeden istemeden anzısızn o çöpler fışkırır. en alakasız yerde bir koku o çöplerin arz-ı endam etmesine sebep verir.

ama kimse süper kahraman değildir. ne kimse dağları delecek ferhat ne de çöllerde zebun olacak mecnun değildir. ne kimse şirin ne de leyladır. onların hepsi masaldır.

gün gelir kişi kıskıvrak kısrak seçer musaden olursa ben gidiyorum diyerek elveda eder. bunu siz söylüyor olabilirsiniz. yahut muhatap oluyor olabilirsiniz. söyleyen de olunur söylenen de bunda öyle dert edilecek birşey yok.

elveda diyor cicekler bana şiirinde nedeniyordu;

nasıl olsa gelir bir başkası,
gideni geri getirmez keder,
kalan sevgiliye şarkısı,
yeni gelen daha güzel ezgiler söyler.

eh bunu pas geçip paradoksla gün doluyorsa o vakit bir elveda deme vakti gelmiştir. çünkü hasta tedaviyi siddetle red etmekte vehimler içinde kıvranmaktadır. hekim ne kadar da dirayetli de olsa hatta dirayeti sabıra tahvil olsa da sabrı ise hazreti eyüp ü katlasa da nereye kadar dayanabilir?

artık nereye kadar?

dayanamaz kalemsiz kitapsız, kontratsız bir cizik atılır jazz ezgili.

fonda ise ağaçlıklı yolda yürüyen 3 günlük sakalıyla meksikanın bilinmez kasabasında elleri cebinde mızıka çalan philip marlowe...

can you recognise the pain
on some other street
two people meet
as in a dream
running for a plane
through the rain
if the heart is quicker than the eye
they could be lovers
until they die
it's too late to try
when a missed hello
becomes the long goodbye

her çehre bir hayalettir bu süreksiz ru'yada ....