"ama geleceği bilemeyiz." bunu sevdim. konuşmayı hangi cümleyle bitirse, o cümleyi severim ben. zaten bugün dünyayı yeniden yaratmayı planlıyordum. belki akşama diyordum. kimyasındaki bir bozukluğun insana ne gibi güçler verebildiğinden haberdar kaç gariban var? kendin yaratıp kendin yıkabiliyorsun. kendin çalıp kendin oynar gibi. koca bir dünya var ama aslında bir dünya yok. her şey karmakarışık. her şey çelmeçelişik. suyun hangi yöne akacağını belirleyen bir eğim yok, dağ yok, tepe yok, üçyüzaltmış derece takılabiliyor. bir noktadan sonsuz doğru geçebiliyor. sonra iki noktanın doğru sayısını en aza indirgemesi ne kadar da ironik.

bana bir sır ver. kendim de dahil hiçkimseye söylemem. bana nasıl gittiğini sor ki tersine gitmeye başlasın her şey. yüzümde gülümsemekle gülmek arası bir şey yayılsın. sen bana ses ver ki konuşmayı hatırlasın aklım. seçmesi gereken yola siktir çekip seçmek istediği yola sapsın, sen yolu sor ki. önemsiz bir şeyler anlat ki, bir şeyler önemli olsun. bilirsin, bir şeyi çok bekleyince yapamıyorsun.

tek başıma olduğumda benden sonsuz doğru geçebiliyor. ben yine de seninle ikimizden geçen tek doğruyu hepsinden çok seviyorsam. bu yine de herhangi bir şey demek değildir, senden hala bir şey saklamıyorum. beni bağışlama ama beni bırakma, nasıl ki ben kendime ikisini de yapamıyorum.
tümünü göster