yazamiyorum.

cok basit bir deyimle yazamiyorum. biraz zorlayacagim kendimi daha dogrusu akisa birakicam.

aklima bir cok cagrisimlar geliyor hikayeler geliyor ama klavye basina coreklenip yazma melaikemi kaybettim galiba. yahut gecici olarak yitirdim. ama kagit ve kalem oldugunda cat cat cat degilde hasir hasur efekti esliginde catir cutur yaziyorum. ama klavye'ye marifeti ile ekrana gecirmege useniyorum. kagitlari kaybetsem ne ala kaybedersem mualla.

ilham bulmak icin gazeteler artik bir ise yaramiyore, cunku chp-akp ekseninde donup dolasan ve kabak tadi veren ya da seksi fotograflari icin tiklayinizlardan gecilmiyor. insanin bir gram ilhami varsa bile kacip gidiyor.

gerci bazilari bunlar memleket gercegi diyecek,

apolotiklik ile suclanacagim,

ama bence hepsi yabanci bir deyimle;

"bullshitt"

sigaraya yine zam gelmis.

philip morris zamlari dayamis, suphe yok ki diger firmalarda zam yapmak icin harekete gececek belki bir gun belki 3 sonra sonra. simdiki fiyattan alinirsa bir karton ortalama 250.000 lira zam gelse kartonda 2,500.000 kar edilir.
ama degmez ki 2,500.000 bir karton sigara almaya. ama iki paket alinip hic olmazsa insan kendini iyi hisedebilir.

ellerini ogusturu ehehehe diyerek nasil da uyanigim diyerek kendini kandirabilir ki az sey midir bu?

hic bir seyden 0,00005 daha iyi birseydir.

aklima nedense durup durup orson welles ile tanisan ve italya da bir zaman onla beraber takilan kisiye orson welles'in soyledigi sozler. neydi bakalim asagi yukari soyle birseylerdi:

"buaraya bak, sen sanatci birine benziyorsun. bana sanattan soz etmezsen, adini duyurmak icin sirtima tirmanmaya kalkmaz, keyfimi kacirmazsan seninle dostluk ederim"

bunlarin anlami neydi peki? nerde okumustum herhalde cetin altan'in bir yumak insan kitabinda bir portre de geciyordu galiba. emin degilim, hayir eminim cunku gozlerimi kapattigimda bu sozleri zihnimde gecirdigimde o kitabin kapagi geldi. eminim arkadas. ha tabi yaniliyorsam ne yapalim kafadan yazmak bu kadar olur derim gecerim.

gerci bak aklima ne geldi ayakustu, gerci ayakustu gelmedi. lafin gelisi oyle bendeniz bu yaziyi bir sandalye oturmus vaziyette kaleme aliyorum ayakta degilim. o halde biz bu pozisyona ayakustu demeyelim sandalyeustu desek daha hos olur. ama kelam pozisyonu ne kadar tarif etse de anlamini karsilamiyor ki. bir de pilavustu vardir ki konumuzun bunla hic alakasi yoktur.

ben kisaca helikopter diyecegim akla gelen seyi yazacagim orson welles icin. kendisi "benim kariyerim zirvede basladi ve en dipte bitti" diye buyurmuslardir.

gayet dogru birseydir, cunku 930'lar da marslilar geliyor diye bir oyunu gercekmis radyoda oynamis ve oynatmis ahali arasinda infial yaratmistir. bunun bir saka oldugu anlasilinca da panuikleyenlere olmustur. bir kisi sizlere omur olmustu ne? ama oyle ya da boyle simdi o ki mefta olan kisi yasamayacakti.

parladigi donemler roosevelt'in kendi ulkesini radyodan yonettigi donemlerdi. halkin karsisinda radyodan cikar felcli olmasina ragmen - daha 28 yasindayken cocuk felci gecirmisti- en azindan bunu farkettirmemis ve akilli kisiydi. kendisi 1882 senesinde dogmustu. nedense amcasi ted roosevelt karistirilir. tam adi franklin delano roosevelt'dir.

"korkulacak tek sey korkunun kendisidir" diyen adamla orson welles arasinda ne paralelikler var?

biri ulkesini radyodan yonetmis buyuk ekonomik cokuntuden cikartip -savasin yardimiyla da olsa- artik son demlerini yasamakta olan fransa ve kume dusmemek icin canini disine takan buyuk krallik - tanri kraliceyi korusun- yerine liderligi ele gecirmesine vesile olmustur.

orson welles ise sonsuz krediyle ise baslamis yurttas kane ile efsane olmus bastaci edilmis ama basamaklari yavas yavas inmistir. sahi ya serdar turgut'a vaktinde ertugrul ozkok ne demisti?

'ben sürekli övülmekten, güzel yaptın denilmekten korkarım. insanı överek yok etmeye çalışanlar da çok vardır bu dünyada'

iste orson welles ise ovule ovule yok oldu. bir mum gibi eridi gitti, ama onun mister arkadin filmi ve romani akli olana cok sey ogretir.

ama ne olursa olsun kendisi soyle bir sey soylemistir:

"insan saclari agardiginda, sismanlamaya basladiginda gozlerinin arkasina bir korku coker. aslinda bu korkudan korkmaz ama korkunun farkedilmesinden korkar"

ayni meale gelmiyor mu? "korkulacak tek sey korkunun kendisidir" cumlesiyle bu cumle?

nicin yarin ne olacak diye kafamizda dev orumceklerle dolduruyoruz?

nicin acaba yarina sag cikacak miyim diyip bgunu kahir ediyoruz?

calisilacak zaman da eglenip, eglenilecek zaman da calisip ne egleniyoruz ne de calisiyoruz.

gunlerden bir gun babamla bendeniz simdilerde abuzer kadayif tarzi gorgusuzlugun bayrak toreni yaptigi bir caddenin bir lokantasinda oturmus yemek yiyorduk. babamin bir cok sevdigi dostundan hediye aldigi bir tabaka
vardi. tam yemek yerken nasil becerdiysem o tabakayi yere dusurdum. babam ofkesi tepesine sicramis vaziyette bana firca atti. butun yuzler bize dondu, bendeniz kipkirmizi bir suratla bakakaldim ve agzimdan herkes bize bakiyor kelami cikti. o da bakanlarin seyine koyayim dedi ve bize merakla bakan suratlar yuzseksen derece dondu. sakinlesti ve bana unutamayacagim kelamlarini soyledi "bak oglum daha gencsin, ahmet ne diyecek mehmet ne diyecek diye yasarsan yasamayi iska gecersin ve ahmetin mehmetin oyuncagi olur cikarsin. bu tabaka benim icin degerliydi ve buna zarar gelmesi ihtimali beni kizdirdi. sana kizdim bagirdim belki seni bu ibislerin arasinda rencide ettim, ama sana kizmasaydim bunu icime atacaktim ve sana kinlenecektim, ondan bos ver obur insanlarin sana ne dedigini icinden geleni yap, ama yaparken de ineklik yapma kendine saygini koru"

bu sozler kulagima kupe oldu. hayat mecrasinda yol alirken eglenirken calisirken severken sevilirken kim ne der diye dusunmedim. cunku ucuncu sahislari fazla onemsemedim.

cunku dedik ya ovguler overek yok edenlerin silahidir.

elestiriler ise sadece elestirmek icin elestirenlerin elinde sadece yipratma silahina donusur. eh elestirmek icin elestirenlerin elestirilerini kafaya takip kendimize hayati zehir etmenin ne alemi var?

hadi daldan dala konmaya devam edelim.

nicin bilhassa sark-i diyarlarda bir yazar sair oldukten sonra kiymete biner? nicin yasadigi muddetce eza cefa edilen kalem iscileri oldukten sonra sanki eza cefa edenler hic birsey yapmamis gibi kara gozluklerini takip cenazeden cenaze kosup merhumun yakinlarindan daha cok aglamalri ikiyuzluluk degil midir?

yahu adama yahut nisa tarifesinden kisiye ya da sinirda dolanan kisiye bu ihsanlari yasarken verseydiniz ya?

ama nerde, cunku kisi yasarken mesudiyeli mesut gibi firca cekerdi ve su sozleri soylerdi seklen farkli ama mealen ayni:

"mesudiyeli mesut... ne küçük bir dünyan varmis. gerçek sandigin hiçbir sey gerçek degilmis. karinin, kizinin sevgisi... beni mesut olarak sevseydiniz...
evet ayten belki de sen dogru söylüyorsun. biz baskasiyiz artik. ne milyarmis ama su milyar! bir de cebimizde oldugunu düsünün! insan seffaf bir hal alirdi. aynada bile göremezdik kendimizi.."

insan da arlanma utanmanin zerresi kaldiysa bu sozler onu ingilizce dog olan hayvanatin bir yerine sokar.

ama ne yapsam mubah nasil kazanirsam kazanayim diyip -cogunlukla kazanamazlar yok olur giderler arkalarinda boklar birakarak- herturlu ineklige kucak acanlar oldukca bu sozler davulcu yellenmesi kadar etki eder.

herneyse ne yapalim dunya insan bu istesek de degistiremeyiz. bazilari bunun kapitalizmin bok yemesi oldugunu soyler gecer giderler. sanki buyuk bir laf soylemisler gibi kasilirlar. sigara iciyorlarsa derin derin nefes cekerler, sanki kaya tasima cezasi bitmis mitolojik kahraman gibi.

ama bence oyle boyle bir cozumu yoktur bu isin. sadece paradokstur ve hep bir ideoloji bayraktarligi yapildiginda cikmaza gire cika basi sorunun ana nedenini unutmaktir.

sozumuzun ozu:

bir akıl hastası, otekine:

- soylesene saat kac, demis.

oteki akil hastasi da:
- 17 kilo, demis.
- hay allah hep boyle oluyor; benim ki yine 20 litre geri kalmıs.