gencim. daha liseye gidiyorum. her günün güneşli, her böceğin kelebek olduğu bahar aylarındayım. kimsenin umrunda olmayan, tek geçim kaynağının kaçakçılık olduğu bir sınır kasabasında 4 yıllığına sürgündeyim. sonra o nu görüyorum.

fizik hocası o' nu sınıfın ortasına çıkarıp "bakın şu yüze, baktıkça insanın içinin ferahladığı bir yüz" diyor, öyle utanıyorum ki terlemekten domates alacasına dönüyorum. anlayacaklar diye ödüm patlıyor, ellerim kalem tutmaz oluyor. aynı sınıftayız kader, ne biçim bir rol dağıtıcıysa beni de onunla aynı sınıfa atıyor. artık okula gelmek bir işkence olmuyor her sabah. her sabah derse gelmiyorum, o' na geliyorum kimseler bilmiyor, ben bile bilmemek istiyorum. bir sene boyunca tek bir devamsızlık yapmıyorum. bir sene boyunca belki de tek kelime konuşmuyoruz. bir sene ne çabuk da geçiyor. gözlerine bakıyorum bazen, bazen de olur da gelir ya gözleri benim hizama hemen çevirmek gerek, başka bir yerlere bakmak gerek başka şeyler bulmak gerek. sırf daha fazla görülmek, farkedilmek için eşşek gibi çalışıyorum derslere, arada bir nazarı bana da değsin diye. takdir dedikleri kağıttan veriyorlar, o da alıyor, yanyana duruyoruz. sene bitiyor. o da gidiyor tabi. gelecek sene o sözel bölüm seçiyor artık sınıfımda o yok. derslere gidesim gelmiyor hiç. yataktan kalkasım, defteri açasım, sınıfta ayık durasım yok. paso yatıyorum zira onu görmek için sınıflarına bile gidemeyecek kadar çekiniyorum. o bir sene asıl geçti hala bilmem. bir yazılı sınavı hatırlarım başka da hatıram yoktur arada bi kapıdan kafasını gösterenler dışında.

son sene. artık son sene. bir şey olmalı. bir şey yapmalıyım. iskambil destesi kartlarını bir kez daha kuruyor benim için. aynı dersaneye gidiyoruz. onu görmek için hiç bir dersi kaçırmıyorum dersanede. aynı sınıfta değiliz ama olsun dersane okul kadar büyük değil teneffüslerde görme imkanım var. bi şeyler daha var sanki. o da bakışlarımın farkında gibi. arada bana baktığını seziyorum. seziyorum diyorum zira bakamıyorum öyle durumlarda yüzüne. sonra bir gün nasıl oluyor hatırlamıyorum onu bir kitap okurken görüyorum. yoksullar. nasıl oluyor bilmiyorum, beni bir başkası devralıp hareket ettiriyor kendisinden sonra okumak için istiyorum. olur veririm diyor. veriyor da. ayıp olmasın diye de kitabı okuyorum. kitap daha bi kırıyor ümitlerimi, yeis dolu kitap. ve hayatımın en ebleh hamlesini yapıp en son modası geçmiş hareketi uygulayıp en beğendiğim şiiri karalayıp da bir kağıda kitaba bırakıp öyle iade ediyorum. üç sene ilmek ilmek işlediğim, zemheride koynuma aldığım, dipsiz kuyulara bağırdığım bir sevdayı en güzel anlatan şiiri karalayıp veriyorum. yüreğimden kan nehirleri akıyor, mideme sondajlar vuruluyor ama veriyorum yoksullar kitabının arasında yoksulluğa inat bir ahmet arif şiiri. bir aşkın sona çok yakın kısmında yiten bir ümit, bir yaşamın daha baharında yarılanan bir hayat, sigaradan bir nefes, her dublede ben seni unutmak için sevmedim.

(bkz: sonra bir daha gordun mu abi o kizi)
tümünü göster