''on dokuzuncu yüzyılda birçok cerrah, bir hayvan üzerinde operasyon yapmadan önce alışılmış bir biçimde ses tellerini kestiler. bunu, deney sırasında hayvanlar ses çıkarmasın diye yaptılar. deneyi yapanlar ses tellerini keserek aynı zamanda gerçeği yadsıdılar -sessiz bir hayvanın acı çekmediğini varsaydılar- ve bunu kendileri doğruluğunu kabul ettikleri bilgileriyle doğruladılar. hayvanın çığlıkları onlara zaten bildikleri bir şeyi, karşılarındaki yaratığın bilinçli, hisseden ve operasyon sırasında eziyet edilmiş bir varlık olduğunu anlatacaktı'' *(*kelimelerden eski dil)bu yüzden suskunluğu yarattılar.

***
yirmi birinci yüzyılda birçok zalim, insanlar üzerinde operasyon yapmadan önce onları sınırların içinde aç ve susuz mahkum etti. insanlar sesini duyuramasın, sesleri duyanlar onlara el uzatamasın diye. bunu yapanlar da birçok gerçeğin farkında olarak ve yadsımaya luzüm görmeden zulmetti. vicdanlarını rahatlatma gereği duymadan hakettiklerini düşündükleri şeyi, insanlıklarından vazgeçerek almaya kalktılar. sesler onları yollarından döndüremezdi ya yine de kulakları tıkalıydı. suskunluğu yarattılar.

***
takvimlerin böldüğü zamanların önemsiz olduğu insan hayatında 'bir insan' kendi üzerinde operasyonlar yaptı. kaynağını belirleyemediği bir hastalığı vardı. diğer insanlar gibi çok seviniyor, çok üzülüyor hasılı çok yaşıyor ama farklı olarak çok düşünüyordu. düşündükçe içinde kümelenen ona yabancı birşeyleri büyüttüğünü anladı. kimsenin kuramayacağı kadar güzel hayaller kuruyordu. hayallerini kelimeler bürümek istedi. bunun için içini açtı, orada başka bir dünya buluverdi.

yalnızlık yeni anlamlar kazandı. birçok şey de öyle. ama bir sorun vardı. kimsenin kuramayacağı kadar güzel hayaller bir insanın yüzüne söylenemiyordu. bu hal çok anlatılasıydı ama ne zaman başlasa eline yüzüne bulaştırdı. hayalleri güzelliklerini yitirir oldular.

sonra bu 'bir insan'ın birçoğu vazgeçti. konuşmaktan vazgeçemedikleri için içlerindeki o yabancı ve eşsiz şeyden vazgeçtiler. çok konuştular, konuştukça içlerinden uzaklaşıp dışlarında akan hayata kapıldılar.

az sayıda 'bir insan' belki daha güzel hayaller gördüklerinden, konuşmaktan vazgeçtiler. hayalleri sesler yerine kelimelere bürünüyordu. yazdılar, konuşur gibi oldular, yine yazıp daha çok sustular. kendi suskunluklarını yarattılar.

***
ve geriye kalanlar suskunluklara birçok anlam yükledi.