yazarını bilmemenin verdiği üzüntüyle kısa bir paragrafı buraya taşımak ve hakkında bir şeyler yazmak istedim.

'' hayata, olaylara bakarken gerçeği değil, inandıklarını doğrulayacak kanıtlar ararlar. yaşananların içinden kafalarındaki düşünceyi onaylayacak olayları cımbızla çekip alırlar. başka türlüsüne inanmak, onların inançlarını, düşünce tarzlarını, dünyalarını yıkacaktır. dünyalarının yıkılmasını göze alamazlar. bütün o cesur havalarına rağmen içlerinde büyük bir korku vardır. onları yönlendiren de bu korkudur işte. ''

bir çoğumuz gerçeğe böyle saplantılı yaklaşıyor. buna bende dahilim. '' her ne ise gerçek olan hadi söyle! söylediğini duyacağım '' diyemiyoruz. dünyamızın yıkılmasını göze alamıyoruz, bu yüzden hep korkak olduk. her şeye katlanırız diyenlerimiz tüm gerçeği duymaya katlanamıyor. bu bizi öldürecekmiş, zehirleyecekmiş gibi.

gerçek tarafsız dinlenmeli, yoksa her yere çekilir. yazarın dediği gibi cımbızla çekilecek bir nokta mutlaka bulunur. peki ya diğerleri? onlar hep çöpe gidiyor. inançlarımızı kendimiz zannediyoruz. inandıklarımız bizle bir değil. bunu ayıramadığımız için hep korkağız, dünyamız bu korkunun üstüne kurulu. kendimize cesur dememiz yalan, bu nasıl cesaret? inaçla kendimizi ayırmaya cesaret edemedikten sonra? denizin karşısına geçip, kollarımızı açarak tüm dalgalara hazır olmalıyız oysa, dalga düşürebilir de yalayıp geçebilir de.