- evet doğru vardı öyle birşey.
- çok zaman önceydi o.
- 2005 eylülüymüş. ooo, ne eylüldü o be.
- o eylül her şehirde öyleydi.
- her sene eylül öyleydi.

o eylül her şehirde soğuktu. kanım her zamanki kadar azdı, genlerimin soğuğa bağışık olması gerekiyordu halbuki. kendi kendime konuştuğum gecelerden sadece biriydi. evime giden yollardan herhangi biri.

- kendine bir çift eldiven almalısın!
- bunu sen neden yapmıyorsun?
- çünkü parayı sen kazanıyorsun sersem.
- isteyecek olursan verebilirim.
- senin paranla sana bir şey alacak kadar senle samimi değilim.
- öyleyse ellerimin üşümesini umursuyormuş gibi yapmayı kes.
- onlar ellerimiz aptal, ben de bizzat donuyorum onlarla.

aynı dakikalarda, birkaç adım arkamda bir başkası daha kendi kendine konuşuyordu.

- önde yürüyen kıza söyle de arkasına baksın.
- bu şu an o kadar da gerekli birşey değil.
- aptal. kıza asılmayacağız. sadece ona bir zarar vermeyeceğimizi anlaması için arkasına bakmasını istiyorum.
- bunu anlatmak için karşı kaldırıma geçsek olmaz mı?
- saat onikide dışarı yalnız başına çıkan bir kıza dersini vermemiz lazım.
- şu anda sadece eve gitmek istiyoruz. değil mi?
- evet ama bu kızın saat onikide karşısına çıkan herkesin ona zarar verebileceği fikrinden kurtulması gerek.
- ona laf atacaksın!!!! sus... sus...

ve karşı kaldırıma geçip eve giden yolunu uzattı. o bunu yapınca ben de uzatmak zorunda kaldım. koşarak yanına gittim ve elinde tekrarlanabilir yanılgıların bir listesinin olup olmadığını sordum. adımı sordu, söyledim. adımı tekrar sordu, herşeyi iki kez sorarmış, kendisi ve kendisi için. tekrar söyledim diğeri için.

- hani biriyle tanışınca seni kıracak biriyle daha tanışırsın ya. dedi. öyle işte...
- ama birinin bunu yapacağını bilsen de yapana kadar yapmış gibi davranamazsın. bu yüzden kırılmanın asıl faili sensindir ya, öyle işte.
- neticede her insan kendisine zarar veriyor. kendisine zarar veremeyeceğini anladığında ise bu işi yapması için başka birini tutuyor.
- içinizden birini tutabilir miyim?
- kesinlikle belki.

ertesi gün ben küçük bir yolculuğa çıktım. o da bir başka yolculuğa çıktı bir kaç saat sonra, güneye doğru, hem öyle benimki gibi bir kaç saat de değil. otobüsün en arka koltuğunda o ve iki arkadaşı oturuyorlardı. gecenin bir vakti, bir ihtiyaç molası verdiler, bir tesiste, yaklaşık 4 gibi. saat 4'te orada çalışan insanları görüp "vay be, bu saatte de çalışılır mı... hem de bu soğukta" deyip tuvaletlerin beleş olmasına çok sevindiler. o ve iki arkadaşı daha, hayattan öclerini almaya gittiler. şükürler olsun ki dağları geçerken otobüsün dengesine birşey olmadı. döndüğünde nasıl da onunla gittiğimi anlattım. nasıl da benimle geldiğini.

- izlendiğini bilmek insanı artis yapıyor.
- artisliğinden yorulursan bunu bana söyle diyecektim diyemedim. duymak isteyip istemediğimi şimdilik bilmesem olur mu?
- keyfine bak...
- ya şu? kendinden bahsetmeyen. onun adı ne?
- adını bilmiyorum, kendinden hiç bahsetmedi.
- bir beyin kıvrımında ölümsüz kalacağını bilmek, herşey bittiğinde onu gülümsetsin olur mu?
- bu resme sahip olanlar klubüne hoş geldiniz...

artık hayallerimi de mi taklit ediyorsun? etmiyorum. bunu ben yapmıyorum anlamıyor musun? kim yapıyor? üzerime giyindiğim hayat. üzerine hayat mı giyiniyorsun? buna inanmayı başaramıyor musun? sanırım inanıyorum. tek miyiz ben de katılınca, yoksa çift olabildik mi, bizi oyuna alırlar mı böylece, bilmiyorum... iyi orta açabilir misin? bence kaplumbağaya bir şans daha verilmelidir.

- "bende acıyı denemeye yer kalmadı."
- bende hala biraz var.

beni sevebilen biri herkesi sevebilir. döndüğümde burada olursan. ya da olmazsan. gidişine hayran kaldım, noolur bi daha git... hatta sktir git. niye sen buradayken ve ben dışarı çıkmak için hazırlanırken çocuk neşelerine bürünüyorum? bu alışkanlık yaratabilir. kafam o kadar bulanık ki herşeyi anlatabilirim. daha önce hiç kimse bu kadar toplu biçimde kaybolmayı seçmemişti, belki bu yüzden. "teker teker gidin yaa" diyemezdim. onlar hep yakın dolaşırlar.

- bunu daha önce konuşmuş muyduk?
- belki sadece planlamıştık.
- planlamayı mı konuşmuştuk, planlamış mıydık yoksa konuşmuş muyduk?
- konuşmuştuk ve bir gün yeniden konuşmayı planlamıştık.
- öyleyse tam olarak görebilir miyiz?
- tam olarak bittiğinde.
- tam olarak bittiğini sanıyordum.
- hiçbir zaman tam olarak bitmeyeceğini sanıyorum.

işte bana da öyle dediler. burası kalabalıkmış başka yere gidecekmiş. sonra onu hiç göremedim. "ben gidiyorum. gelme" diye mesaj atmış. ben gidiyorum. gelme. nereye gelmeyeyim? nereye gittiğini bilmiyorum ki. belki de gizlice takip etmeliydin. ya uzakta birini görüp de el sallarsa? sonra öpüp sarılırsa ve elele tutuşup giderse? sen kimin tarafındasın? bu hayattan canlı çıkamıycaz. şubatta doğsan da ölsen de güzeldir. burçlara inanmam. ben de. ama kovalara inanırım. hahaha. hayır, çoğunlukla komik değilsin. hani "acımadı kii" derken acımızı bi hıçkırıktan daha iyi anlatan bi gülümseyiş olur ya yüzümüzde, insanlar acımadığına inansın diye, onun gibi birşey. hah o işte. tam o. herkes kendi nehrine! ahahah. eee, birini terk etme şansın yoksa, ona katlanmayı öğreniyorsun. "sona yalnız gideceğim." insan bazen, inanabilmek için bir balkabağı bile bulamıyor... gerçek olup gerçekçi olmayan hikayeleri kırpıp şarkı yaptıklarını duymuştum. ben de o şarkılardan hikayeler çıkaran, çoğaltan bir adam tanımıştım. sen de ne çok adam tanıyorsun be. bırak artık şu battaniyeyi. sana bir varmışsın bir yokmuşsun gibi davranıyorum çünkü sen masallarda yaşıyorsun, ben bunu çok seviyorum.

öyle bir eğri yok. asla olmadı. hadi saçmalıyorsun. bence yılın hiç değilse bir günü dünyadaki herkes anlatmak istediklerini anlatmalı, bu yüzden hapse filan girmemeli, öldürülmemeli, korkutulmamalı, hor görülmemeli. seni bunları söylemek zorunda bıraktığım için üzgünüm. biliyor musun hiç bu tarafta olmamıştım. anlıyorum. ben herşeyi anlarım. bu yüzden sen gittiğinde en çok kalan ben olacağım... ama en azından bir şarkımız var ha? bunu yanına almalısın, olur da herşey yoluna girmezse diye... senden başka kimseye anlatılmayacak hikayeler vardır. artık bir filmden yada bir şarkıdan başka bir şeye dökülmeyecek kadar saçmasapan oldu hepsi. o kadar uzaklaştık ki gitmene bile gerek yok. iyi değilim. haha mutlu musun. kal çünkü dünyaya katlanamıyorum senin varlığını görmezden gelmeye çalışınca. sen yokken şarkılarına bakacak biri lazımdır belki... bunu üstlenir misin? sanki sen bilmiyorsun. ama ya bilmiyorsan diye çok korkuyorum. bak bunu da al, çok güzel bir özelliği var bu şarkının. o kadar güzel bir özellik ki bu özelliğin ne olduğunu gizli tutuyorlar. aynı anda hem zamanım hem param var ve şehrin bekçisi kim bilir hangi cehennemde hayal kuruyor olacak. sende yanlış olan o kadar çok şey var ki, bana her seferinde aynı şeyi hissettirecek.

unutma o sende olsa da bana ait bi duygu. ben senin yokluğunda kimsenin senlik yapmasına izin vermeyeceğim.

- bunu planlamamıştım.
- ben planlamıştım.
- planlayacağını ummuştum.
- öyleyse sessizlik bozulsun.
- her sessizlik bozulmalı.
- her bozan şey bu kadar güzel olmalı.
tümünü göster