'' birlikte streisburg'a gittik, hava çok güzeldi, ben kitap okudum o da balık tuttu. dönüşte: '' sana bir şey söyleyeceğim '' dedi. bende ona: '' bu beni daha mı mutlu yoksa daha mı mutsuz yapacak?'' diye sordum. '' daha mutsuz '' dedi. bende '' o zaman anlatma '' dedim.

acaba kaç tane gerçek bu korkudan dolayı öğrenilemedi? daha mutsuz olmak için peki ama mutsuzluk zaten neydi? insan süreç içinde hep mutsuzluğu yaşardı, gökyüzünden bir dev gelir, bir gün bir hediye getirir, başka bir gün bir anı, bir başka gün henüz bitmemiş masalları* , hatta acıyı bile getirir, mutluluğa bir filme girilir gibi girilir. film başka dünyalara çeker, büyük bir salonda olduğunu unutturur, sonra film biter, salondan çıktığında yüzüne çarpan hava dünyadır. film biter ama bir başka gün bir başka filme gidilir. hayat boyunca..hangisi, mutsuzluk mu mutluluk mu temelde var tartışılabilir. ama tartışılmayacak şey mutsuzluktan korkup kulakları tıkamaktır. sonunda yine kaçılmaz ondan, o zaman bir elde mutsuzluk diğer elde duyulmamış sözler..

duymamayı başaramadım hiç. '' o zaman anlatma '' diyemedim, demedim değil! diyemedim.. çünkü gerçek, acı verse de , ondan korksamda, gerçektir. kaçarım yok.

kaçarımız yok. illa ki duyuluyor, bu yüzden her seferinde duymaktan korkan dinleyeni oynuyoruz. ölmekten korkan ölüyü oynar gibi..