*(*sergüzeşt in uktesi)

orhan veli'nin öldükten sonra yayınlanmış bir şiiri. o da olmazdı ya, ölünce üzerindeki eşyalardan diş fırçası sarılı olan kağıtta yazılıydı bu şiir derler. belki de asla yayınlamak istemeyeceği şiirdi. hani olur ya , sadece kendimize yazdığımız yazılar vardır, başkasıyla paylaşmak istemediğimiz...
ya da, sadece eskiz yapıyordu o kağıda. nasılsa tamamlarım, bir taraflarını düzeltirim düşüncesi vardı. nereden bilecekti ölümün 36 yaşındayken o'nu bulacağını. belki de hayatının şiiri olacaktı bu, hayatının kadınlarını, aşklarını anlatan en değerli şiiri olacaktı. belki de o yüzdendir yanında taşıması her daim. ah! o çukura düşmeyeydi keşke de biz de bilseydik üçüncünün ne menem bir kadın olduğunu , ya da beşinciyi neden geçiverdiğini.

kağıdın eskiliğinden olsa gerek okunamamış üçüncü kadını anlatışı. yarım kalmış, (......)'ları doldurmak bize düşmüş.

..................... çıkar
..................... dururduk mahallede
......................halde
..................... yan yana yazılırdı duvarlara
..................... yangın yerlerinde

tabi ki buraları doldurmak haddimizi aşar, saygısızlık olur üstada. ilk iki aşkın ardından anlayabildiğimiz üzere, bu da ergen dönemi aşklarından. bütün mahallenin hayran olduğu, (cama) çıktığında herkesin (saygı duruşunda) durduğu, (herkesin adının, onunkiyle) yan yana duvarlarada yazdığı, (aşkından yananların külleri kalırdı) yangın yerlerinde diyebilecek kadar çok aşık eskitmiş, güzelden çok öte bir kadındı belki kağıdın eskimiş yerlerinde anlatılan. kimbilir...

"beşinciyi geçip altıncıya geldim" dizesinde ki beşinci bence, dört ile altı arasında pek de önemli olmayan, kısa sürmüş platonik aşklarından birisi. belki de mahalleye taşınmış, ama babanın memuriyetinden ötürü çok kalamamış bir güzeldi. üstad son mısrada gerçek aşkını anlatıyor. hiç birinin o'nun yerini tutamayacağını, hiç birine o'na bağlandığı gibi bağlanmadığını söylüyor. o yüzden dedim beşinci o kadar önemli ya da gizemli olmayabilir.

son aşkının sadece kadın değil, bir insan olduğunu, nazik ama kibarlık budalası olmadığını, mala mülke önem vermediğini, özgürlüğü, eşitliği, yaşamayı ve insanı sevdiğini, tüm bunlar yüzünden de kendisinin o'nu sevdiğini belirtmiş. daha öncekilerin kusurlarının sonuncu da olmadığını özellikle belirtmiş, belki de kafasındaki mükemmel aşkı anlatabilmek için önceki onbir kadını kusurlarıyla tanımlamıştır, kimbilir...