mutlu bir çocukluğum oldu. gayet iyi hatırlıyorum o günleri. ilk küfür ettiğim günü özellikle hatırlıyorum. bir güvercine küfretmiştim, hem de sapanımla onu vuramadığım için. ondan sonra uzun bir süre küfretmedim, zira ağzımda gerçekten eğreti duruyordu. belki evde küfür edilse daha çabuk benimseyebilirdim ama babam hiç küfür etmezdi.

o bize hep allah'ın güzel isimlerini öğretti.

ilkokulda harika bir öğrenciydim. deli gibi okurdum ama her şeyi, yolda bulduğum bir gazete parçasını bile. okumayı severdim. okudukça empati yapma hissim gelişti. insanların sevinçlerinin yahut hüzünlerinin hangi şiddette cereyan edebileceğine dair en uç noktaları kitaplarda buluyor insan. bu yüzden anlayabiliyor belki. babam bana her hafta "türkiye çocuk" dergisi alırdı. sonraları ihlas grubunu çok sevmesem de o derginin üzerimde büyük etkisi oldu. çizgilerinde hep iyi insanlar resmedilirdi ve hep iyiler kazanırdı.

ortaokulda imam-hatip okuluna yazıldım. kendim istedim, babam zorlamadı. orada testosteron patlaması yaşayan altmış erkektik sınıfta. her türlü insan vardı, jiletçisi, sarhoşu, nurcusu, radikali, özürlüsü... her gün kavga edilirdi okulda, ben yalnızca bir kere ettim. sonra bir daha kavga etmedim. o şiddet benim bünyemin kaldırabileceği bir şey değildi. fiziksel şiddetten bahsetmiyorum, daha ziyade iki insanın nedensiz yere birbirine kati şekilde zarar verme amacı gütmesi benim anlayabileceğim bir şey değildi.

sonra düz liseye gittim. kızlarla birlikte okumanın verdiği şoku atlatmam ve onlarla iletişim kurmam hayli zaman aldı. fena da çocuk değildim hani. şimdilerde "eski islamcı" bir arkadaşımla konuşurken hep " hafız bize n'oldu? " diye sorarım.

o " biz büyüdük ve kızların memeleri de büyüdü. " der. neden sonra kadınlarla aramın hala neden iyi olmadığını düşündüğüm de hep freud gelir aklıma, halbuki annem harika bir annedir ve ben onunla yatmayı hiç düşünmedim.

sonrası üniversite işte, şimdi 24 yaşındayım ve işlemediğim günah kalmadı. babam hala bize allah'ın en güzel isimlerini öğretiyor. bunları neden mi yazıyorum? çünkü pişmanlık duymadığım bir hayatım var. kimseye bilerek zarar vermeye çalışmadım. hırslı birisi hiç olmadım, o yüzden kaybetmeye alışığım.

lakin bazı şeyler var ki onları kaybedince insan hayatı ve ona olan inancını sorgulamaya başlıyor. nerde yanlış yaptım diye hep en başa dönüp duruyor. ben de biliyorum illa bi yerde yanlış yapmış olmak gerekmediğini ama en çok bu hayatı kaybetmekten korkuyorum, hatta hep bundan korkuyorum. korkuyorum çünkü eğer bana hesap sorarlarsa gerçekten verecek çok fazla cevabım yok.

ben sadece iyi bir insan olmak istedim, hepsi bu.

bonus track: did you ever go clear?