değişimdir esas olan gerisi zarta zurtadır.

hergün yaptığınız işleri yapmaktan vazgeçip, gündelik zincirlerinizi koşumunu fırlatan at misali ahavada attıktan sonra yapmanız gerekeni yaptığınızda başlar korolar;

'hiç böyle değildi'

suçlayan parmaklar kalkar, tokmaksız cüppesiz yargıçlar savunma almadan yazıklanmayla başlar hep bir ağızdan;

'hiç böyle değildi'

yapmaktan yapanı frenlemeye ant içmiş korolardır bunlar.

diyelim ki 8 silindirli bir chevy alacaksınız. her şey gayet cillop gibi. bir ahbanıza açarsınız konuyu hemen başlar. o çok benzin yakar falan filan diyerekten.

ya soğursunuz yahut ona inat zevk olacak şey inat olur.

oysa ki siz o 8 silindirli chevy, hayat tecrübesi olarak yahut düpedüz zevk için alacaksınızdır. herşeyi hesaplamışınızdır. ama ne yazık ki lafı olmadan laf söylemeye çalışan söyleyen bal kabakları boldur. temelsiz asılsız salla pati...

ama bütün bunlara rağmen değişimi de bir kenara söyle atarsak ve sevgili robbie'nin de söylediği olguyu da pas geçmeden temelinden yükselirsek sunu pas geçemeyiz.

gelecekten umudun yoksa, gününden memnun değilsen maziye sığınırsın.

mazi ne kadar boktan olursa olsun üzerine zaman denilen mevhum marifetiyle pembe jelatinin sarılır ve çok matah birşey gibi arz-ı endam eder.

gerçi bilinen ve denenmiş yolları insan tercih eder.

bilinmezlikler karşısında ise eskiyi arar.

bu da kaçınılmaz da olsa biraz abartma tozu ile cık cık korosunu getirir.

getirsin bakalım eninde sonunda o korosunun solisti yahut koristi olmayacak mıyız?

ama bir şey var ki hem o koroya ait hem de değil olabiliriz. bunun yolu zannımca oğuz aral olabilmektir.

maruzatım budur sayın yargıç tanık/sanık savcınındır.