evet bu soruyu çok soruyorum kendime. sanat seri üretime mi benzemeye başladı diye kara kara düşünüyorum. seri üretimden kastım şu; mesela bir yazar, yayınevinin kendine biçtiği süre içinde bir kitap yazmak zorunda,o kitabı bitirdikten sonra bir başka kitap, yoksa yayınevinden parasını alamaz. yılda üç kitap yazacağına dair anlaşmalar yapan yazarlar var. bu seri üretim değil de nedir? bitirip başlamak, sürekli. bunu sadece fabrikalar yapsa güzel olurdu. şimdi bana diyebilir misiniz ki yılda bilmem kaç tane kitap bitirmesi gereken yazar tamamen kendi ruh haliyle, dürüstçe, adam gibi sanat diyebileceğimiz bir yapıt koysun ortaya. kitap, resim, müzik bunlar araştırılarak, pat diye bilgisi bulunup yapılacak şeyler değil. tamamen yapan kişiye bağlı. onun hayatı görüşüne, ruh haline. belki ben koca bir sene boyunca tek bir satır bile yazamayacak kadar çökmüş bulacağım içimi. sırf anlaşmam var diye üç kitap yazacağım da hangisi benim olacak? beni yansıtacak?

resim yapmakta maalesef seri üretimleşiyor. örneğin ressam yıl sonunda yapılacak sergiye 30 resim yetiştirmek zorunda diyelim. belki istemedim 29 yaptım. belki sadece bir tane çıktı içimdeki yoğunluktan.

seri üretimde hep başkalarının parmağı vardır. örneğin; bir çorap üretirsiniz, 100 kişinin eli değer. paketlerken, satarken. ama sanata, sanatçının eli değmelidir. kitaba yayınevinin değil yazarının, resime sergicilerin değil ressamın, müziğe albüm şirketlerinin değil bestecinin eli değmelidir ki elinize aldığınızda, okuduğunuzda, dinlediğinizde işte bu tek, bundan başka bir tane daha yok diyebilesiniz.