veronica ölmek istemişti, sonra ölümü beklemenin ağırlığını gördü bir akıl hastanesinde. ölürken bile mazbuttu, daha doğrusu ölümü denerken bile. diyordu ki birkaç yıl sonra evleneceğim, çocuklarım olacak, ve o kadar. yaşlanacağım, hiçbir şey yapamadan, aldatılacağım. hayatını tekdüzeliğinden ve tekdüze olacağından yakınıyordu veronica. ölmeyi denerken bile sessizdi, pasifti. yatağına yatmış ve bir güzel uyku ilaçlarını almıştı, kimseye belli bile etmeden. ama gözlerini bir akıl hastanesinde açtı, ölmemişti. ama ona kalbine hasar verdiğini ve 8-9gün dayanabileceğini söylüyorlardı. ve veronica bunu söyleyen doktora gülümsedi ''demekki amacıma ulaşmış olacağım'' ama ölümün sınırlandırılması, yani kendinin buna karar verememesi ağırdı. beklemek daha da ağır ve çekilmez. hayatındaki ilk tokatı attı veronica o hastanede, bir deli(?)ye. ilk kez kabuklarından çıktı, kendini güçlü hissetti. şizofren bir adam , piyanonun önünde onun piyano çalmasını beklerken o soyundu, kendi tatminliğine ulaştı, bir yabancının gözleri önünde, ama ''o burada değil, hasta o.'' diyordu. bedeninide ilk kez kabuklarından çıkardı. aşık oldu, cinselliği hissetti ve ölümü bekledi. sonunda anladı ki hayatını tekdüze yapan onun çokyönlülüğüyle kendini bağdaştıramamış olmasıydı. yaşama isteği her geçen gün ağır basıyordu. ancak ne yapabilirdi? veronica şizofren adamla hastaneden kaçtı, dağa tırmandı onunla, ertesi güne çıkmaması gerekiyordu bedeninin. adam sabah uyandığında kollarında kıpırdayan bir veronica hissetti. ölmemişti bu bir mucizeydi. hastanedeki doktor ise aynı zamanlarda tezini tamamlıyordu, ölümü beklemek yaşama isteğini uyandırıyor diyordu. veronicanın intiharından sonra ölme ihtimali hiç olmamıştı. doktor bir an tereddüt etti''bunu ona söylemem gerekirdi'' sonra düşündü ''nasıl olsa öğrenecek, hem o zamana kadar da yaşadığı her gün bir mucize olacak.''