yağmurlu gecede karanlık bir yolda gitmek bu şarkı. hayat sürekli tırmanmak gerektirirken, yokuşaşağı boşta gitmek. yanyana sevgililer görmek, yalnız kediler. yalnız, ıslak kediler. onlara özenip inmek arabadan, dönüp de bulamayacağın bir yere parketmek. geri gelmeyecek akşamları düşünüp, bir türlü geçmeyen zamana kapılmak.

anlamak ki o akşam değil. sundurma altlarında saklanırken insanlar, yolun ortasında elele koşmalar değil. tek kişilik ıslanmak düpedüz, dudağından yağmur içmek değil. yalnız üşümek, iki kere üşümek, ellerini koyacak cep kalmaması bu şarkı. kaleminin olup kağıdının olmaması; sözünün olması diyecek ve olmaması kimsenin dinleyecek.

düş yorgunu ruhun tek başına eve gelmesi. anahtarı kendin bulmak, kendin açmak kapıyı, ışığı kendin yakmak. kısacası bir eve girildiğinde yapılacak ne varsa tek başına yapmak bu şarkı. tek kişilik yemek ısıtmak, unutup iki kişilik çay suyu koymak..

bitkin düşmek bu şarkı. onun yatağın sol yanında yattığını bilmek, sağ tarafa yatmak. yastığında saç telini bulmak. kokusunu duymak, biraz baharat biraz şeker kokusunu. artık bıkmak ıslak bir yastığa sarılıp tekrar tekrar ağlamaktan, ve lanet etmek geride kalan olmaya, anılarla yaşamaya.

yüzündeki akşamüstü hüznünü özlemek, sabahları gözleri kapalı şarkı söyleyişini... onun bakışlarından birazını saklamıştır umuduyla aynaya bakmak bu şarkı.

yarım kalmak. tüm kavga edenlere 'barışın', tüm terkedenlere, 'geri dönün' demek istemek. kavga etmemek, terkedilen olmamak. geri dönememek...

babası ölmüş bir oyuncak ayıya anne kalmak bu şarkı. sevgilisi ölmüş biri olmak..