"öyle çevir, olmuyor.. öteki taraf bozuldu bak şimdi. ama ne güzel düzgün olmuştu orası. bozdun diğer yüzü düzelticem diye uğraşırken. dur şimdi sakin ol, orayı böyle yapınca burası bozuluyor, o zaman diğer tarafı çevir. ahh yine olmadı, ikisi de bozuldu bu kez de. ne zormuş bu, bir yüzü düzeltmek için çabaladıkça, düzelttiğin diğer yüzler bozuluyor. ne garip. aynı hayat gibi. fırlatıp duvara parçalayasın geliyor yahu bunu, sinir bozucu. evet aynı hayat gibi."

herşeyin birden yolunda gitmesinin imkansız olduğunu bilen bir bünye için ufak mutlulukları sahiplenebilmek, onları değerlendirip hayatı için değerli kılmak çok büyük bir beceridir aslında. yapardım ben bunu, düşünüp farkında olabilmek gerçekten güzel bir olaydı. bu hayatımın bir yüzüydü, bunları birleştirip, o yüzün aynı renkte olduğunu gördükçe mutlu olabiliyordum. ama ne kadar bastırabilirdim ki hayatımda düzene girmeyen, giremeyen diğer farklı renklerde ki yüzleri. sonuçta ufak mutluluklar, minik sevinçler çok çocukça kalıyordu yaşlanmış hayat, canileşmiş dünya içinde. farkediyorsunuz eksikliğini, diğer yüzlerinde kendi renginde birleşip düzende gözükmesini istiyorsunuz sonuçta.

vazgeçiyorsunuz bir araya gelen yüzdeki rengin mutluluğundan. bozuyorsunuz, boşveriyorsunuz hayatınızdaki ufak şeyleri görmeyi. farkındalığınızı yitiriyorsunuz, değerleriniz farklı şeylere yöneliyor. zaman geçiyor, hayatın akışına kapılıyorsunuz. her çabanız, her uğraşınız bir çok şeyin düzgün ilerlemesi yolunda gitmesi için oluyor ama bu mümkün olmuyor işte. illa ki bir kaç yüz dağınık kalıyor, toparlayamıyorsunuz. bazısı çabuk yoruluyor, çabuk vazgeçiyor, bazısı kovalıyor daha yıpratıyor kendini ama olmuyor, olduramıyor. verdiği zarar yine kendine kalıyor. kaybettiği ufak mutlulukların hazzını ise bir daha alabilmekte zorlanıyor nihayetinde. hiç bir yüz, kendi renginde toparlanamıyor. çaresizlik.. yalnızlık.. karamsarlık.. hayattan haz alamamak.. mekanikleşmek..

gözüne far tutulmuş tavşan gibi kalıyor sonunda insan..

o zaman canı hiç yaşamak istemiyor işte. yorgunluğu, bakışlarından seziliyor. bezginliği, sesinden anlaşılıyor. hiç bir yüzü aynı renk değil çünkü, uğraştıkça içinden çıkılamamış olmuş hayatı. sabah yatağından yorgun kalkıyor akşamına oranla, omuzlarında taşıyamayacağı yükler varmış gibi geliyor. bu gün canım hiç yaşamak istemiyor diyor kendine. hayata karışmaktan başka çaresi olmuyor yinede. kalkıyor, yaşıyor, istemese de haz almasa da yaşıyor. biraz da mecburiyetle yapıyor sanki bunları.

elimde rubik küple, bunları düşünüyorum. hayata ne kadar benziyor. ama fırlatıp duvara parçalamak, hiç kolay olmuyor.