emel sayın'ın terennüm ettiği belki de en güzel eser olan eserde geçen sözöbeğidir. nedense aklıma victor hugo'nun veni vidi vixi şiirini aklıma getiriyor. hani son kıtasında;

miskin karanlığımın orta yerinde şimdi
yanıt vermeye bile gönül indirmiyorum
canımı sıkıp duran o en günücü ağza
ulu tanrım gecenin kapısını aç bana
ki çekilip gideyim, dönmeyeyim bir daha

olan şiir yahu.

emel sayın'ın terennüm ettiği şarkının adımı?

beddua yahu.

fakat her sözü irdelendiğinde bambaşka zehirler muhteva eden şarkının melodisi zincirli bir testere gibi beyinde dolanır.

umarım bu şarkıyı hiçkimse hiçkimseye karşı terennüm etmez.

hani allah düşmanımın başına bile vermesin dediğimiz şeyler vardır ya işte o şarkın bunun emsalidir.

incildeki sana tokat atana diğer yanağını çevir sözünün kafa atmayı da geçtim daha beter intikamıdır.

huzur dedikleri herkesin aradığı çok az kişinin tattığı -gıdım gıdımda olsa- büyük bedel ödeyerek- tattığı bir nektardır.

yaşlamak için öldürmek zorunda olduğumuz daha agu dediğimizde öğrettiler bize.

tankla tüfekle bombayla değil görünmez işkence usulleri ile katil olduk.

ve beddua aldık.

sonuç ise benliğimiz de özümüz de huzurta ermedi.

sadece deliler huzura erer.

ölümle mi kavusacağız huzura?

hadi canım sende nerden çıkartıyorsunuz bunu.

öldük diyelim binbir tantanayla gömüldük, miras bıraktık. ağızlar açılmaya başlar;

- ölünün arkasından konuşulmaz ama rahmetli

denerek lakırdılar senfonisi başlar.

seni gömen imam çisi varmışcasına acele eder.

iki namazlık saltanatın bile hızlı çekime kurban gider.

mezar taşını çalarlar, heykelin dikilse bile bir bakarsın üstüne kuşlar sıçmış.

ama bütün bunlara rağmen ölüm dediğimiz şey uyanmaktır aslında, yaşam denilen rüyadan.

montre matre'de bir dekor olunur enfazla, ucuz şarabın bir hayat olduğu diyarlarda.

madem huzura ermiyor benlik öz, o halde gibiymiş yapalım cennetten kovulan tek kul gibi hissetmeyi bırakalım.

dolduralım meyleri, gibiymiş gibi yapalım.

hem bıçak hem de yara olmayı bırakalım.

aya dokunmayalım.

gökkuşağının tadına varmayalım,

güneşi öpmeyelim.

çukurlarda bok içinde badem kadını gibi davranıp kuyruğu dik tutalım büyük mağrurlukla.

olan biten budur.

zaten dünya ile bir derdi olmayan insan saksıdır zannımca.

mademki öldü kalbim, yaşadım yeterince!...

diyelim hugo gibi.

sigara dumanını halka yapalım.

içinden gemiler geçirelim.

albatroslarla dalga geçelim.

ve artık bu entryi bitirelim,

baki kalan sukut....