korkudur ebed yolunu kısa tutan
çığlıklarla ardına baktıran

***

seneler evvel okuduğum, ne ismini ne de cismini hatırladığım bir kitabın bir yerinde şunu anlatıyordu: bir eczacı vardı, bu eczacının en korktuğu şey eczanesinin arkasındaki laboratuarında yaptığı deneyler esnasında, karışımların patlaması ve adamın oracıkta feci bir şekilde can vermesiydi. korktuğu başına geldi derler ya, adam bu şekilde öldü.

bir yerlere yer etmiş bu, korku o kadar sinsi; nefesi, doğalgaz sızıntısı belli olsun diye, içine karıştırılan kötü kokudan yoksun ki, ruhtaki korku boruları sızdırmaya başlayınca farkedilmiyor. bir müddet sonra da bu sızıntılar sanrılara sebep oluyor. korkunun faydası yok demiyorum, var, tabii ki; ama ona söz geçirebilmek, onu kendi amaçların, ya da hislerin sağlamlaştırılması için kullanabilmek zor. bu zorluk beraberinde bir müptelalığa sebep oluyor. korktukça daha çok korkmak... aranızda bunun farkına varan, korkusunu koklamaya çalışan, bunu yaparken de ürkek bir tavşana dönüşenleriniz illa ki vardır.

misal köpeklerden çok korkarım, halbuki bir köpek benim gibi koca bir adama ne yapabilir, hem her yönden avantajlıyım bir köpeğe göre, belki hız konusunda ve dişlerin sivriliği yönünden zaaflarım olabilir. ama bir köpek bana saldırmadan önce bir ağaca tırmanacak kabiliyetim var, tabii etrafta ağaç olması lazım. bu yüzden ağaçlandırma işlerine ehemmiyet vermek lazım; insan doğayı sevmeli, çünkü doğa onu hoplattığı zaman kucağında, o kucaktan başka sığınacak yer, etekaltı yok (mu?)

dediğim gibi bir köpeği alt edecek yeteneğe sahibim; ama birden fazla köpek olunca... o zaman bunlar birbirlerinden güç alıyorlar ve değişik yönlerde saldırıya geçiyorlar. hem köpeklerin bana göre en büyük avantajları beklenmedik anda verdikleri tepkiler. eğer hesap edebilseydik köpeklerden korkmamıza gerek kalmazdı. sürü olayından bahsediyordum; dört bir koldan sarılmış cengaver, yalın kılıcıyla etrafındaki aslan parçalarına sallıyor, her darbesi onlardan bir kısmını tırpan gibi kesiyor, cengaver yaralanıyor; ama çoğunu da biçiyor, ne yaman bir dövüştür, kapışmadır. yalın kılıç filan kalmadı artık ortalıkta, müzede hepsi.

ara sonuç köpek hadisesinden sonra: ne kadar çok köpekten korkarsan her köpek gördüğünde o korkuyu tekrar hisseder, kanın damarlarına yaptığı basıncın artışını, vücudundaki ürpertinin ayaklanışına şahit olur, ve tekrar istersin, paraşütle atlamak gibi.

misalen ocakta çay var şimdi, her ocağı yaktığımda bir parlama oluyor, gaz kaçırıyor olabilir ocak, o kadar şiddetli bir patlama ile sanırım çaydanlık parçalanır, bizim çay ziyan olur; ama büyük ihtimalle çayı içmeye hevesli benim de tek parça halinde olacağım beklenmemeli. ocağa her yaklaştığımda, sanki o an patlayacak gibi geliyor; ya da tuvalate her girdiğimde, tuvaletin deliğinden koca bir sıçanın çıkıp beni kemirmeye başlayacağı ya da her apartman altından geçerken başıma saksı düşeceği ya da her polis gördüğümde silahın kendiliğinden ateşleneceği ve beni oracıkta başımdan vuracağını(temiz ölüm), oracıkta yığılacağımı ya da sokaktaki her çöpün ben yanından geçerken patlayacağını. albert camus'un korku cağı dediği bu olsa gerek. ama bu korkulardan vazgeçilmiyor ve nedense liste sürekli uzayıp gidiyor. büyük ihtimalle o hale gelecek ki bir süre sonra, yatağımdan dışarıya çıkmayacağım, kafama kadar çektiğim yorganın altında daha çok korku üreteceğim, sanırım en sonunda da buharlaşmak isteyeceğim ki korkularıma sığınacak yer kalmasın.

çoğunuz şu tadı bilmez, aniden olan bir şeydir: sıcak bir günde, başınıza gelen bir kazada, sıcak zemine pat diye düşmek, vücudunuzdan boşalan kanın zemine yayılması ve kan kokusunun buharlaşıp burnunuza dolması, etinizin acıması, bu acının ve kazanın verdiği şokun bünyenizde oluşturduğu şaşkınlık, oranıza buranıza bulanan toz toprak, koşuşan insanlar, kusma hissinin ağzınıza kadar gelmesi, olması gerektiği gibi durmayan kolunuz bacağınız, ölüm sözünün ensenizden içeriye kadar sokulması, tek istediğinizin oracıkta uyumak olması...

bazen yürürken hissediyorum bunu sokakta, o an içinde bu tadı alıyorum, sanki üzerimden kamyon geçmiş gibi, o kadar canlı etsiz kılçıksız, kendime acıyorum sonrasında, vah yazık filan diyorum, bir an önce o tattan kurtulmak için yürüp gidiyorum.

beklenen sonuç: bildiğim kadarıyla korku bulaşıcı...harfler arasında gezinirken dikkatli olun.
tümünü göster