yanlış hatırlamıyorsam 1883. sayfasında 'fatih ürek' adını görmemle beraber sandalyeden düşmem bir oldu. bence word formatında bulabilirseniz, kendi adınızı da bir ctrl+f yapıp aratın derim. kim bilir daha kimler var.

gelmiş geçmiş en uzun iddianame bildiğim kadarıyla. imla hatasıyla dolu olması aceleye getirildiğini ve redaksiyon yapılamadığını gösteriyor. ki bu bir bakıma takdire şayan bir vaziyet. zira iddianamenin hazırlanmasının uzun sürmesi, tutuklu sanıklar bakımından 'adil yargılanma hakkı'nın ihlali gibi bir sonucu otomatikman doğuracak nitelikte.

davanın görülme aşamasında yer yerinden oynayacak gibi. spor salonu tipi mahkemelerden cezaevi tipi mahkemelere terfi etti adliye teşkilatımız, yaşasın. ama bence burada bir sıkıntı var:
sanıklara bir alt mesaj verilmiyor mu onları cezaevinde yargılamak? yani diyorsun ki, "ben seni buraya tıkacağım; şimdiden hazırlıklı ol". çok ayıp, hiç yakışıyor mu?

yahu chp'den biri çıkmış, onur öymen'di galiba; diyor ki "daha suçlulukları kanıtlanmadı, medya bu haberleri verirken insanların haysiyetiyle oynamasın." süpersin onur öymen, devam et. insan haklarının yılmaz savunucusu rolü üzerinde çok eğreti duruyor adamım, çıkar o pelerini üzerinden; fazla bol geliyor. açıklanmış bir iddianame üzerinden çıkarımlarda bulunmak insanların haysiyetine leke sürmez. ama sadece ve sadece kemalist tayfa söz konusu olduğunda insan haklarını hatırlamak; diğer davaların sanıklarının da "suçluluğu mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar herkes masumdur" ilkesine tabi olduğunu unutmak bence daha haysiyetsizce...

sonucu her ne olursa olsun; artık bu iddianame, birilerinin kendini dokunulmaz görmesinin önüne geçecektir. sadece bu bakımdan bile adlã® bir devrim olarak nitelendirilebilir.

emre aköz telefonla katıldığı bir programda, amacını tasvip etmediğini üstüne basa basa söylediği bu örgütün, kullandığı strateji ve organizasyon becerisini takdir ettiğini; mükemmel hazırlanıldığını filan söyledi. bence hiç de mükemmel hazırlanmış değil. herkesin her şeyden haberi olduğu halde savcı öz'den önce kimse çıkıp "kral çıplak" deme cesaretini gösteremediği için, sanki her şey gizli kapaklı planlanmış gibi duruyordu. yoksa, gazetecilerin, hakim-savcıların ve orduda halihazırda görev yapan komutanların sıklıkla yemek yemesi zaten kuşku uyandırması gereken bir durumdur. kaldı ki bunların birçoğu arasında "enseye şaplak-göte parmak" derecesine varan bir ilişki olduğu iddia ediliyor. bekleyelim, görelim.

kendi çocuklarını yiyen bir devrimin; kemalist devrim'in tarihã® hezimetini lost'la yatıp lost'la kalkan gençliğin lost'u izlediği gibi; zevkle izleyeceğim. her duruşma, bir sonraki bölümü olacak dizinin. finali çok şaşaalı olmalı ama; çekim aşamasında bile gazetelerde çarşaf çarşaf yer almış bir diziden bahsediyoruz. harika bir son hak ediyor...