günümüzde 30 yaşından daha genç olanların büyük çoğunluğunun bilmediği bir kültür var: mektup kültürü. hele hele ilk gençlik çağında olanların derdini anlatma yöntemi akıllara zarar: maddi veya ruhsal bütün sıkıntılarını; kaygılarını, duygularını sms'le karşı tarafa aktarıyorlar. korkunç bu!

mektup yazılırken ve okunurken gösterilen özenin yerini; iki araya bir dereye sıkıştırılmış kısa mesajlar almış durumda. teknolojik gelişmeler aslında insani yönlerimizi törpülüyor, ne kadar ayırdında olduğumuz ise tam bir bilinmezlik... örneğin kızgınken mektup yazmak iki, hatta daha çok kez düşünülerek girişilen bir eylemdi. "söz uçar, yazı kalır" derler ya, işte o yüzden. belki mektubu yazan, postaneden eve dönüp mışıl mışıl uyuyabilirdi ama karşı taraf mektubu aldıktan sonra artık bunun geri dönüşü olmayan bir yol olduğu ortaya çıkardı. pişmanlık yarar getirmezdi. şimdi öyle mi? kaç kez düşünülüyor kızgınlık dolu kısa mesaj gönderilirken? hem, mektup istenilen uzunlukta tutulabilirdi, gönderildiği kişiye göre. insan derdini ayrıntılara inerek anlatmanın rahatlığını duyumsardı. karakter sınırlamasıyla duygularını 'zip'lemek zorunda kalmazdı yani...

bir de şu var: mektup alan kişi çok büyük bir olasılıkla bunu okurken özen gösterir. mektubu yazan duygularını açık etmiş ve okuyan da bu duyguyu anlamak için gerekli ambiyansı oluşturmuştur; mektubu bu ambiyans içerisinde okuduğu için bir duygu kaybı yaşanmaz. oysa şimdi? şöyle bir şey düşünelim:

oğlan kızla telefonda konuşmakta, fakat telefon tatmin duygusu sağlamamakta; kızı deliler gibi özlemektedir. birden, içinden bir kısa mesaj göndermek gelir:
-se(si)ni çok özledim ben :) (bu arada, modern zamanlarda smiley'in yeri ve önemi ayrı bir başlık konusu olmalı bence)
karşı tarafın cep telefonu titrediğinde/çaldığında; mesaja mektuba verilen önemin binde birini vermeyeceğinden bir anda açar ve okur, o an bulunduğu ortam uygun olsun olmasın. kızımız da alışveriş merkezinde arkadaşlarıyla dolaşmakta, gününü gün etmektedir. oğlanın sesi kulağından, görüntüsü gözünden silinmiştir bile belki. etraf gürültülü ve çokça 'görüntülü'dür. bu ambiyansta telefona bakar ve mesajı okur. bir şey anlamaz. anlasa bile, mesaja uygun bir karşılık verecek duygusal durumda değildir. eğlenmekle meşgulken böyle bir mesaja hak ettiği yanıt verilemez. şu kelimeleri oluşturur parmakları kabaca:
+ hehe, cnm bn arklarla dolaşıyorum ya, alışveriş merkezindeyz şu andaa. telefona da anca baktım zati. grsrz. byee

zaten görüldüğü gibi, olasıdır ki, mesajı gönderen kişi de uygun süre içinde mesajına yanıt gelmeyince mesajı gönderirken içinde bulunduğu psikolojik durumdan sıyrılmış, hatta pişmanlık bile duymaya başlamıştır. gitti güzelim enerji; oluşturamadık bi sinerji be!..