bu ülkedeki kavramların ne denli karıştığının, sergilenen evrensel ahlak yoksunu tavırlar neticesinde, ak'ın bok vaziyeti aldığının en açık ispat-ı celilesidir. isim vermeme gerek yok sanırım. halinden memnunların ve darbe anayasaları savunucularının, yeri geldiği vakit militarizmden medet ummaktan utanmayanların ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez ayet- pardon yasaların - ebedi koruyucularının nereye baksak aynı odakta toplandığını görmekteyiz.

bu memlekette herşeyin iyi gittiğine inanan sosyal demokrat(!)ların olması ne kadar da acaip geliyor kulağa. ama durum böyle. vaktiyle* kralın sağında kalanlar statükonun kaymağını yiyenlerken ve yerinde duramayıp, düzene ve adaletsizliğe isyan edenler sol taraftayken, nasıl oluyor da bu ülkede ''sol''um diyen adamlar her devrimin, yasağın ve de adaletsizliğin savunucuları olabiliyorlar? en tepelere yerleşip, yüksek rakımdan halka bakmayı adet edinmişler, nasıl oluyor da hala halka ahkam kesebiliyorlar?

''cumhuriyet'i biz kurduk'' diyen bir parti var bu ülkede ve işin daha ilginç tarafı, bu söylemi dillendirenlere haddini bildirecek birisinin çıkmaması. zira, çıkarsa; şeriatçi, komünist gibi mikrop(!) addediliyor. cumhuriyet'i sen kurduysan, bu nasıl cumhuriyet be adam? bildiğimiz cumhuriyeti halk kurar ve yöneticisi onun -halkın- hizmetkarı olur. ortada yanlış veya günün şartlarına ayak uyduramayan bir durum söz konusu ise, bunun değiştirilmesi teklif edilebilir, bu sorgulanabilir ve daha iyileştirilmesi için çözüm üretilebilir. devrimci'nin idesi, vakti zamanında devrimi yapanlara evrimleşmek değil, yeri gelirse devrimi değiştirmek ve belki de karşı devrim yapmaktır. yani kendi statükosunu koruyan adam ne devrimcidir ne de solcudur. o sağın da sağında ve mürteci muhafazakarlığındadır.