aklıma "gitmek mi zor kalmak mı zor" adlı şarkıyı getiren soru. uf, nasıl tanım yaptım? soru olduğunu söylemesem kimsenin ruhu duymayacak be! neyse...

almak ve vermek birbirinin tersi iki kavramken; nasıl oluyor da 'karar almak' ve 'karar vermek' biçimindeki deyişler aynı kapıya çıkıyor? nasıl oluyor da oluyor bu? şöyle:

karar almak; kararın ortaya çıkış sürecinin bir düşünüş süzgecinden geçtiğini gösterir. ansızın ulaşılan karar, alınmamıştır: verilmiştir. ayrım bu kadar net aslında. ama çoğu zaman karıştırılır. "evden kaçmaya karar verdim" dersiniz, 'gidiyormuş gibi' yaparken. ama aslında karar vermemiş, almışsınızdır; tabi su katılmamış bir çılgın değilseniz.

"ayrılık kararı alırken epey zorlandım" derken; sözünü ettiğim sürece vurgu yaparsınız. "en kötü karar bile kararsızlıktan iyidir" biçimindeki önerme, meseleye yanlış bir açıdan yaklaşımın dışavurumudur. mesele; alınması gereken kararın verilmesi; düşünülmesi, hesaplanması gereken ayrıntıların es geçilerek karardaki isabet-ıska dengesinin ıska yanının ağır basmasına sebep olunmasıdır.

politikacıları değerlendirirken yerinde bir kıstastır, denebilir. verilmesi gereken kararları alan ve bu yüzden akıl almaz derecede zaman yitir(t)en politikacılar; alınması gereken kararı veren, günü kurtarmaya çalışan dar görüşlü politikacılar kadar tehlikelidir. bir türlü 'kararında' bir karar verememeleri; ülkenin geleceği ile yumak-kedi ilişkisi kurmaları sonucunu doğurur. sakıncalıdır.