incir çekirdeğini doldurmayacak nitelikte gerçeklik arzeden gelmiş geçmiş en büyük klişelerden ikincisi. ilkine daha sonra değinirim.

halinden memnun vaziyette hayatını idame ettiren(lord of the words'e selam olsun), kendi refahı bozulmasın diye binbir türlü paranoya senaryosu derleyenlerin yeri geldiğinde hukuk'a intikal etmiş davalar hakkında; ''aksi bir karar çıkarsa ülke'de çatışma çıkar''** diyerek adalete tesir etmeye çalışanların, yeri geldiğinde ise ne denli hukuk'un üstünlüğüne iman ettikleri gözleri yaşartmaya muktedir.

en son anayasa mahkemesinin türban yasağı ile ilgili davada verdiği karar da bu klişeye kurban gitti. kimilerine göre mutlak doğrunun savunucusu birkaç insan olabiliyormuş. değiştirilmesi teklif dahi edilemez yasaların elastik bir vaziyette olması, kanun koyucunun da insan olması durumlarının birlikteliği ne yazık ki hukuk'un da ne kadar huku olduğu sorusunu akla getiriyor. objektif bir tutum sergilenmesi zaruri. ancak bununla beraber, herkesin siyasi bir duruşu da var. önüne bir kere gelen bu tür davalara kişisel heyecanlarından arınarak mutlak bir nesnellikle karar verecek insan olduğunu da düşünmüyorum. 2 tane yasak alehinde oy çıktı. bu durum; ya mahkemede iki tane anayasa'yı bilmeyen hukukçu var demek, ya da düpedüz laikliğe, anayasa'nın ilkelerine karşı olan iki hukukçju var demek. istediğinizi seçin, durum kötü.

orada birkaç adam senin, benim hayatımız hakkında tasarrufta bulunabiliyor, özgürlüklerimi, insani ihtiyaçlarımı kısıtlayabiliyor ve ben buna saygı duymakla mükellefim. zira, laiklik olmazsa olmaz bir lütuf bizler için. eğitim almaktan, adam gibi adam olmaktan, bu eğitimle insanlara da ışık tutmaktan daha önemli bir amacımız olmalı. laik olmalıyız bizler! ve bütün devrimlere mütemadiyen biat etmeliyiz. zira, hepimiz ulu önder'in mirasçılarıyız ve o ne dediyse doğru demiştir!

kimsenin kendinden olmayana saygı duymadığı, bununla birlikte sınırları aşarak saldırdığı demde; nedense birileri benden özgürlüğe giden yolu tıkayan herhangi bir kuvvete saygı duymamı bekleyecek kadar
hayalperest olabiliyor. halkın maduriyetini, bağnaz devletperestlik heyecanıyla hasır altı etmeye çalışan hiç kimseye saygı duymadım. devleti halktan öne koyan kimseye tebessüm dahi etmedim. insanların hayatlarına, kendi nemalarını düşünenlerin müdahalelerine de eyvallah demeyeceğim. zira hakikat ile batıl her zaman çatışacaktır. benim de bir safım var. kimseyi tatmin etmeyeceği için söylememe gerek yok sanırım.