mektup yüz yüze konuşulamayanların yazılı yolla itirafını kolaylaştıran araçtı vaktizamanında. şimdilerin msn i veya e-maili asla ve de asla eline su dökemese de, hız açısından tercih edilmesi mektubun pabucunu dama attırmış olsa da, hala birçok kişinin yüreğinde ayrı bir yeri vardır.

mektup yazmanın ilk adımı ilkokulda defterin kenarını yırtarak yazılan pusulalardan geçer. öğretmen başka bir yöne bakarken sessizce defterin kenarı yırtılır, yandaki görmeden gizlice karalanır sözler ve top yapılıp fırlatılırdı.

- bugün saçın çok güzel olmuş.

dikkatle dersi dinleyen küçük hanım tam önüne düşen kağıt parçasını gizlice okur, yüzü kızarırdı.

+ teşekkürler. (sadece teşekkür etmek olmaz başka bişeyler daha yazmak lazım) sende bugün hiç tahtaya yazılmadın.

merakla bekleyen ufaklık önüne düşen kağıtla mutlu olurdu. ne yazmış acaba ne yazmış? merakının ardından yazılanlara göre düşüncelere dalınırdı; hımm demek ki tahtaya adım yazıldığında benim için üzülüyor. bundan sonra hiç yaramazlık yapmamalıyım ki beni sevsin.

işte böyle başlayan küçük aşk kırıntılarını taşıyan pusulalar siz büyüdükçe mektuplara dönüşürdü.

- hani o gün bana baktın ya. sanki içimde birşeyler eridi. uzanıp elini tutmak istedim. sana bir şeyler söylemek istedim ama utandım. o gurubun içindeki en güzel kız sendin...

+ neden utandın ki. aslında tamda o anda, bende keşke uzanıp elimi tutsa, elimi kaçırır mıyım diye kendi kendimle mücadele ettim...

....................

bu böyle devam eder, önce eller tutulur, sonra dudak dudağa deyer, kalp ateşe düşer, günlerce postacı yolu gözlenir, zarflara kokular sıkılır, sevdiğin yanında değilken bile kokusunu içine çekebilme imkanın olurdu.

şimdilerde ne mektup ne de sevdiceğinin kokusunu özleyen kaldı.
tümünü göster