akla yatkın bir önerme. karşıt çıkarımda bulunduğumuzda "her klinikte doğan ve ölen, modern insandır" sonucuna gideriz. ama gidemeyiz. modernite biri katiyen öteki kısmen seçme şansından bağımsız iki olayla, doğum ve ölümle değil bu ikisi arasına sıkıştırılan yaşamla açıklanabilir.

bir insan ne zaman yadırganmaya yaraşır bilir misiniz? bulunduğu olanak ve şartlar göz önüne alındığında olması beklenen yerden daha aşağı seviyedeyse. yoksa kimseye belli bir modernite standardı yaratmak hevesi söz konusu değil. köylü köylü gibi davranmalı (köy bile görmemiş kabile efradı gibi değil), şehirli de şehirli gibi. herkes çevresine duyarlı olmalı. çevre derken sadece kirli olup olmadığı ile ilgilenilen, estetizmi kimsenin umrunda olmayan doğal çevreden söz etmiyoruz. sosyal bir çevre de var ortada.

erzurumlu bir köylü, bahçe duvarının önüne sürekli çöp atılmasından yakındığından bir tanıdığının önerisini devreye sokar. ertesi gün olağandan daha fazla çöp atıldığını gördüğünde hışımla son çöp atanın yakasına yapışır ve çıkışır:
-e buraya yazı yazdık, boşunadır?
+yavu sen 'buraya çöp atılır' yazmışsın, ben de attım noliy?
-de tamam işte. 'buraya çöp atılir?'

sorun, bakış açısında. insanın özünde bulunan kalitede. siz dağdan mı indiniz? diyarbakır'dan mı geldiniz diyen demet akalın ne kadar modernse; komşu bahçe duvarını ümraniye çöplüğü zanneden köylü de o kadar...