''-biraz daha uyuyalım, n'olur..''

geceydi. geçti. uzun zamandır böyle sevişmemiştim doğrusu. temizdi. ağdasını yeni yaptığı pürüzsüz bacaklarından belli oluyordu. acemiydi belki ama, iyi kavrıyordu doğrusu. mamafih, etin kibarlığı, benim ona kibar olmamı sağlayamadı. çürüttüm bilumum yerlerini. acımadım; acıttım. bense sırtımdaki birkaç tırnak izini saymazsak gayet iyi durumdaydım.

''-lütfen''

kalktım yataktan, duş almam lazımdı. geçti. geceydi. sabahın olmasına daha 228 saat vardı. sıkılmıştım one night stand olayından. kaltak karı gitse de, rahat rahat uyusam diye düşünüyordum. duşa girdim. bir ses, içerden:

''-hayatım, yanına geliyorum, hazırlan!''

şu emir kipi ile kurulan cümlelerden nefret ediyordum. keyifsizdim ve sadece duş almak istiyordum. gelme diyemedim. bu yaşıma kadar yapamadım çünkü bunu. keyfim iyice kaçtı. bunu ona da fark ettirdikten sonra havluya sarıldım, mutfağa geçtim, bir bira açtım; pencerenin önünde yoldan geçenleri izliyordum. az ötede bir çöp arabası vardı. geceydi, saat 4 civarıydı ve sabah olmasına daha 228 saat vardı. canım, diye bir söz işittim. arkama dönüp bakmaya fırsat bulamadan sarıldı, öptü, irkildim, biram bitmişti.. kıvrak bir hareketle kurtuldum vantuz kollarından, bir bira daha açtım, yatağa serildim. hatunun rahat duracağı yoktu. neden milletin gotik fantezisi olduğunu şimdi daha iyi anlamıştım; pespaye kaltak.

''-bana da bir bira açar mısın?''

siktir git al, diyemedim elbet. zoraki davranışlardan nefret ederim. uzatmadım pek, gittim açtım. yanıma sokuldu yine. pek aldırış etmiyor, cnbc'deki bir filme bakıyor, biramı yudumluyor, hatunun en güzel yeri olan saçlarıyla oynuyordum. benimki de iş, hem isteme, hem de saçlarıyla oynaş.. kıvırcıktı. sarışınlardan hazzetmiyordum, lakin kıvırcık olunca durum değişmişti.. ilknur'a benziyordu biraz. biraz gotik, biraz da gudik işte; bilirsiniz. saçları, saçları çok güzeldi.

''-neyin var, hiç konuşmuyorsun?''

hangimiz erkek, hangimiz kız karıştırır olmuştum. lanet olasıca barda ilk gördüğün kıvırcığa yavşarsan olacağı bu, diye düşünüyordum. hiç, dedim. hiç, yorgunum sadece. müthiştin... ödülünü almıştı işte. gözleri parlamıştı. evet, yalan değildi bu; hatun: müthişti! fazla iyiydi. fazla azgındı. soft porn içerikli bir gece istemiştim ben. hard porn bir filmin setinde buldum kendimi.. tanrı; bu eylemi kaydetmişti ve mahşer meydanında tüm insanlık o ateşli geceyi banttan izleyecekti.. bu aklıma geldiğinde salakça bir sırıtış çöktü yüzüme..

''-bir bira daha alır mısın?''

umarım alkole dayanıklıdır diye düşünüyordum. bir an için durdum, bir şey eksikti odada ve bu beni aşırı rahatsız etmişti. kalktım, odanın içinde bir iki tur attıktan sonra müziğin eksik olduğunu hissettim. cd'lerin arasına daldım, ortama en uygun olacak cd'yi seçmek fazla vaktimi almadı. cd'yi müzik setine yerleştirdim, ve yatağa bıraktım kendimi..
great lake swimmers söylüyordu: song for the angels

''-bana mı bu şarkı?''

yo, dedim. şans. karma bi' cd. somurttu. birasını yudumladı. hala çırılçıplaktı ve odanın tüm pencereleri açıktı. tanrı'dan başka biri de bizi dikizliyor olabilirdi. camlar açık, havlu sarsana üzerine, dedim. yeşil çam filmlerindeki kötü kadınlar gibi bir kahkaha patlattıktan sonra, vücuduma güveniyorum, dedi. güldüm. biramı yudumladım. doğru söylüyordu, ama en güzel yerleri hala saçlarıydı. kıvırcık, kahveye çalan garip bir renk. müthişti!

''-bir bira daha?''

beklentilerimin üzerinde çıkmıştı hatun. dolaptaki bira rezervini bitirmeye kararlıydı. kötü olan sadece bu değildi. içtikçe daha da yavşıyor, rahat durmuyordu. olur, dedim. getirdi, onları da içtik..içtikçe içiyordu hatun. dolaptaki biralar bitmek üzereydi. doğruldum yatağın içinde. sorma gereksinimi hissettim nedense;

-alkole dayanıklısın anlaşılan.
-evet. etki etmiyor nedense.
-güzel. işine yarıyordur bu.
-nasıl yani?
-mesela seni hiç kimse içirip içirip atamaz evine
-hahahaha, haklısın.

sevmiştim bunu. hatuna saygı duymaya bile başlamıştım.

''-bira bitti!''

has siktir. uyuyalım mı, dedim. gözlerinin içi parladı. ne zaman soracaksın diye merak ediyordum, diye karşılık verdi. oda iğrenç kokuyordu ve bu koku biranın alkol oranını arttırmıştı. pencereyi açar mısın biraz, hava alsın oda. peki, dedi. pencereyi açtı, yatağa geldi, rahat durmuyordu. uykum var, diyebildim sadece. filmlerdeki, 'ayh olmaz, başım ağrıyor bugün' diyen hatunlardan farksızdım. garipsedim bu durumu. uyuyacağım, rahat dur, dedikten sonra, bu kararlı tavrım karşısında bir şey diyemedi. oda buz gibi olmuştu, ama koku dağılmıştı. sarıl bana, dedi. sarıldım. saçlarıyla oynuyordum. saçları çok güzeldi. kahverengiye çalıyordu ve kıvırcıktı: müthiş!

uyumuşuz. sabah kalktığımda bir not buldum yatağın başucunda. şöyle yazıyordu;

'seni terk ediyorum yazar bozuntusu!'

heyhat, hayat. kalktım yataktan. zulayı patlatıp, votkaya gark eyledim. silktir be!