içine yaşamlarımızı sığdırdığımız zaman dilimleri günler. çeşit çeşit. mesela kadınların şu haftada bir iki buluşup altın topladığı günler var. sıradan bir gün değil, apayrı bişey. amacım 'ehueh koca karılar buluşuyo altın topluyo kek yiyo ay ne banel' diye dalga geçmek değil. tefal reklamındaki 'ama ellerim yok ki' diyen kız havalarına girmenin alemi yok. kadınlar bugüne gerçekten yadsınamayacak kadar önem veriyor. benim annem ve arkadaşları manyak değilse öyle yani. bi kaç yıl önce bi telefon konuşmasına kulak misafiri olmuştum. yapacakları yemeklerden tuzlu, tatlı diye bahsediyolar. poğaça, kek, pasta değil yani. her hafta kategoriler belirleniyo. iki tuzlu üç tatlı bi salata gibi. konuşulacak konular genelde aynı çerçeve içerisinde ve korku romanı gibidir. 'şehirde organ mafyası dolaşıyomuş, kızın tekini uyutmuşlar, bi uyanmış buz dolu bi küvetin içindeymiş, böbreğini çalmışlar ya ya' ve türevleri. bunlar böyle dilden dile dolaşıyo konuşuluyo ki, biz de bilinçleniyoruz. buz dolu küvetlerden hoşlanmıyoruz. her neyse.

yani; gün içinde günü özelleştirip ona dair bişeyler yapınca insan daha mutlu oluyor sanırım. bir de mesela ilkokulda arkadaşımla haftanın yedi gününü 'bugün öğretmene çiçek götürme günü, bugün herkesle kavga etme/kötü davranma günü, bugün yaşlılara yardım etme günü' diye sınıflara ayırır, ve bundan hastalıklı bi biçimde zevk duyardık. ders programımı değil, bunları aklımda tutardım.

gününü gün etmek, bu olsa gerek. sorumsuzca bi cümle gibi görünüyor ama.. hiç te değil.