hayatta; acı çekmek, insanlardan kazık yemek, ya da önemli tecrübeler edinmek şart mıdır olgunlaşmak için? bir kızla tanışmıştım. iyi arkadaş olmaya başlamıştık, fakat hep böyle bi depresif halleri vardı, aşk acısı çekiyordu, ailevi sorunları vardı, alkolle mücadele ediyordu falan. daha bir çok özel şeyi paylaşırdık. daha doğrusu o anlatır ben dinlerdim. genelde 'sen ne bilirsin ki, ohoo sen daha hiç bişey görmedin bu hayatta, bak ben neler çektim' edalarında olurdu, bunun farkına o anda varmasam da öyleydi. sonradan yine farkettim ki tüm enerjim soğurulmuş bi halde dönüyorum eve. insan bi yerden sonra 'ulan millet neler çekiyo bi de bana bak hiç bi sorunum yok, annem babam bile ayrı değil ne biçim insanım yau ben' diye düşünecek duruma geliyo. hiç bi zaman -hayatımı yazsam roman olur- tarzında bi insan olmadım, olandan da pek hazetmem. her insanın iyi kötü bir romanı vardır zaten; korku olur, romantik olur, eğlenceli olur..

geçen ondokuz yıllık hayatımda ne ailevi problem yaşadım, ne de tarifi imkansız acılar. yani bunu ne övünerek söylüyorum ne de utanarak. böyle oldu işte. bunun yerini kitaplarımla, izlediğim filmlerle, muhabbet ettiğim insanlarla doldurdum. çalıştım. genelde mutluysan, her an gülmeye hazırsan yeterince olgunlaşmamışsın ve değer görmüyosun. bu durum, çektiği acıları her an heryerde gözlerini kısıp anlatabilen kesim tarafından böyle. yani en azından benim karşılaştığım bişey. bazı insanlardaki bu sen bilmezsin tutumu beni hep üzdü. "ohoo sende de hiç ekşın yok canım!"
"ama ama, şey vardı bi film vardı çok acıklı, neydi.. dur hatırlıycam."