sigara ile ilk tanışmam 4 yaşımda amcamın merakımı giderme amaçlı çektirdiği nefesle oldu. öyle bir nefes çektim ki sağolsun yıllardır beni götürüyor. ergen gençlik dönemlerimde arkadaşlarım hiç ısrar etmediler bana. çünkü her ortamda bir sigara yakardım. fakat yarım nefes yüz ekşitme efektinin ardından piç ettiğim onlarca sigaraya artık acır olan arkadaşlar 'aman içme sen, lazım değil' diyerek önümden paket kaçırmaya başladılar. hayır ben gerçekten istekliydim. çünkü sigarayı elimde tutmaya bayılıyordum. sigara içmekten zaten bi bok anladığım yoktu ama sigara içerkenki tavra ve hareketlere hayrandım. ama olmadı. içemedim işte. yarım nefeste midem bulanıyordu. sonraları baktım bu iyi bir durum aslında. kötü alışkanlıklar hanesinden -1di sigara içmemem.malum sigara sağlığa zararlıydı.

insanlar sigara içenler ve içmeyenler diye ikiye ayrılıyor ya, meursault'nun deyişi gibi bence hepsi bir. içmeyenler içenleri iradesizlikle suçluyor:yanlış. sigarayı bırakanları tenzih ederek söylüyorum ki adam içmiyor çünkü sigara onu çekmemiş hoş gelmemiş. ya da benim gibi duman alerjisi var. benim gibisini de görmedim ya. neyse konuya gireyim yavaştan.

kapalı alan sigara yasağı gerçekten gerekliydi . ağır aksak uygulanıyordı. en azından sigara içilen bölüm diye bir kavram oluşmuştu. ama yasağın kapalı alanlarla kalması yeterli değildi. çünkü açık alanda da yanıbaşındaki adamın cigarasına ortak olmamak elde değildi.

bu yeni yasağı duyunca 3 duyguyu bir anda yaşadım: mutluluk, korku ve acıma. hislerimde yanılmadığımı anlamam pek uzun sürmedi. şöyle ki:

beşiktaş'ta iskele kafede arkadaşlarala oturuyoruz.(açık alan) sırtımı dayadığım duvarın ardında oturan kişi sigara içiyor. içmesin mi! hava güzel, deniz kımıl kımıl ,hafiften bir rüzgar esiyor. tam keyiflik. duvar olmasa sırt sırtayız elemanla. üflediği her nefes saçlarımı ve kulağımı aşıp rüzgarın yarattığı ters sirkülasyonla burnuma dayanıyor. başımı çeviriyorum, nefes almıyorum, ama olmuyor. birinci sigarayı bitiriyor, oh diyorum. lakin arkasına ikinciyi yakıyor. bende başgösteren semptomlara engel olamıyorum artık. dönüp uyaracağım, ikaz edeceğim hayır- rica edeceğim. işte ne edeceğimi bilmiyorum ama döndüğüm vakit dönüşü olmayan bir yola gireceğim.

dönüyorum, kısa bir dış görünüş analizinin ardından öksürme efektleriyle:
- arkadaşım , duman çok rahatsız etti de malum çok yakınız...bende alerji var...zaten yasak( hayır ulaan henüz burda yasak değil neyse laf ağızdan çıktı) içmemen mümkün mü acaba?

yeterince ıkınık ve ne dediğini bilmez bu gevelemeden sonra elemanın cevabını tahmin etmek zor olmasa gerek:
- rahatsız oluyorsan git başka yere otur.

yalnız burada hakkını vereyim hiç külhanbeyi edasıyla söylemedi. sadece si..de değilsin tavrı hakimdi.
-sağol bunu hiç düşünmemiştim.
diyerek konuyu kapattım. yerimden de kalkmadım. o da bir sigara daha içti. sonra gitti.

yaklaşık 1 yıl sonra kafe, restoran tarzı yerlerde de yasak yürürlüğe girecek. girdi diyelim. yani benim yasal olarak uyarma hakkım olacak. muhtemelen daha kendinden emin bir tavırla uyaracağım insanları. ama her seferinde iç sesler arasında şu tartışma yaşanacak:
-adamın açık havadaki sigara keyfinin içine etmeye hakkın var mı? biri senin oltanı kırsa ne yaparsın ona?
-iyi de duman seni mahfediyor yasa uygulayıcısı olmak değilki niyetin.
-ne olursa olsun yasak bu. kanun var nizam var kardeşim. içmesinler hem sağlığa zararlı.

işte böyle. kimi uyaracak kimi susacak. ama sigara içenlerin tavrını öngörebiliyorum. onlar büyük ihtimal kimseyi iplemeyip rahatsız oluyorsan s.. git diyecek. artık mekanlarda sıksık bu tartışmalara seyirci ya da oyuncu olacağız. günlük agresyon ihtiyacımız karşılamak için yeni bir bahane işte. vatana millete hayırlı olsun. son olarak:

'sigara öldürür'