(salla paça bir yazı denemesidir)
ne zaman elime bir kitap alsam anlarım ki hayat sağlı sollu yokluyor beni. sorunlardan sorumluluklardan, yalanlardan dolanlardan, saçma sapan olaylardan uzaklaşmak için ne kadar da güzel bir yöntem benim için okumak. kendimi özgürmüş gibi hissettiriyorlar, ne bir hava kafesi kalıyor etrafımda, ne de taştan topraktan duvarlar. unutuyorum gerçek dünyamı, gerçekeştiriyorum özgürlükle ilgili rüyamı. güya.
---------------------
özgürlük unutmaktır;
yaprakların düştüğünü sonbaharda,
ne renk olduğunu
çürüyen çiçeklerin,
hatta farkında olmamaktır
dolan ciğerlerin bile.
---------------------
kimi zaman işlerimi bitirdiğimde boş boş oturuyor buluyorum kendimi kanepede, koltukta, yatakta. "özgürlük bu olmalı" diyorum; "neden ihtiyacımdan daha fazlasını yapayım ki?", kendime vakit ayırmaya çalışıyorum. biliyorum ki yalan, güya, farazi.
---------------------
yasak olmalı dostum yasak,
fazlasını yapmak ihtiyaçtan
özgürlüktür çünkü
ihtiyaçtan arta kalan
---------------------
aslında özgürlük bu dünyada hep eksik benim için. ne kadar çabalasam da, bir şeyler hep eksik kalıyor. yine sıkıyor bu dünya, yine isteksiz, yine hırssız, yine amaçsızım. ben aynı ben, dünya aynı dünya. üzerinde sahibi bulunan bir at ne kadar özgürse sonsuz bozkırda, bir kaplumbağa ne kadar özgürse sınırsız sularda, o kadar özgürüm yalnızca.
---------------------
mutlak yalnızlık yok
kimse için
mutlak özgürlük de,
olduğu müddetçe
gölgelerimiz bile
her zaman peşimizde
---------------------
---------------------
özgürlük
kaçabilmek değil
dörtnala arkadakinden
tırıs gitmektir
rahatça bakarak
atın terkisinden
---------------------
---------------------
sakın ha demeyin,
"mapusane ayrı
özgür dünya ayrı"
farkı var mı
yürümenin
yek parça toprak üzerinde,
oturmaktan
bir duvarda
fazlaca
tel ögülü
---------------------
---------------------
özgürlük bir
hayat otobüsü
ne zaman binsem
hissediyorum kendimi
elinden tutamağa
bilmemkaçyüz ilmikle
zincirlenmiş
özgürlük anıtı gibi
---------------------
ne zaman elime bir kitap alsam anlarım ki hayat sağlı sollu yokluyor beni. sorunlardan sorumluluklardan, yalanlardan dolanlardan, saçma sapan olaylardan uzaklaşmak için ne kadar da güzel bir yöntem benim için okumak. kendimi özgürmüş gibi hissettiriyorlar, ne bir hava kafesi kalıyor etrafımda, ne de taştan topraktan duvarlar. unutuyorum gerçek dünyamı, gerçekeştiriyorum özgürlükle ilgili rüyamı. güya.
---------------------
özgürlük unutmaktır;
yaprakların düştüğünü sonbaharda,
ne renk olduğunu
çürüyen çiçeklerin,
hatta farkında olmamaktır
dolan ciğerlerin bile.
---------------------
kimi zaman işlerimi bitirdiğimde boş boş oturuyor buluyorum kendimi kanepede, koltukta, yatakta. "özgürlük bu olmalı" diyorum; "neden ihtiyacımdan daha fazlasını yapayım ki?", kendime vakit ayırmaya çalışıyorum. biliyorum ki yalan, güya, farazi.
---------------------
yasak olmalı dostum yasak,
fazlasını yapmak ihtiyaçtan
özgürlüktür çünkü
ihtiyaçtan arta kalan
---------------------
aslında özgürlük bu dünyada hep eksik benim için. ne kadar çabalasam da, bir şeyler hep eksik kalıyor. yine sıkıyor bu dünya, yine isteksiz, yine hırssız, yine amaçsızım. ben aynı ben, dünya aynı dünya. üzerinde sahibi bulunan bir at ne kadar özgürse sonsuz bozkırda, bir kaplumbağa ne kadar özgürse sınırsız sularda, o kadar özgürüm yalnızca.
---------------------
mutlak yalnızlık yok
kimse için
mutlak özgürlük de,
olduğu müddetçe
gölgelerimiz bile
her zaman peşimizde
---------------------
---------------------
özgürlük
kaçabilmek değil
dörtnala arkadakinden
tırıs gitmektir
rahatça bakarak
atın terkisinden
---------------------
---------------------
sakın ha demeyin,
"mapusane ayrı
özgür dünya ayrı"
farkı var mı
yürümenin
yek parça toprak üzerinde,
oturmaktan
bir duvarda
fazlaca
tel ögülü
---------------------
---------------------
özgürlük bir
hayat otobüsü
ne zaman binsem
hissediyorum kendimi
elinden tutamağa
bilmemkaçyüz ilmikle
zincirlenmiş
özgürlük anıtı gibi
---------------------