sevgiye aç olduğumuz aşikar durumdayken müsrifçe kullandığımız iki kelime. özellikle seks kapısının sihirli anahtarı olarak kullanılmaktan yıpranmış gibi görünse de her zaman işe yarıyor nedense.

oysa o kadar çok ihtiyacımız var ki gerçekten taşıdığı anlamda duymaya belki de bu ihtiyaç yüzünden bu kadar sık kullanıp anahtarı yıpratıyoruz. işleyen demir ışıldar deyimini yanlış anlayan kişiler olarak her yeni kapıyı açtığımızda yeniden yeniden parlıyor demir yüreklerimiz. demirin ışıldamasının yetmediğini yalancı sevgili ile uyandığımız andaki mide bulantısından anlıyoruz ama kısa sürüyor bulantımız bile. hayattaki herşeye uyum sağladığımız gibi bulantıya da alışıyoruz bir süre sonra.

laf dönüp dolaşıp bu kelimelerin ne kadar gereksiz kullanıldığına geldiğinde hepimiz sitemkarız. hepimiz aynı şeyden dertli olan çok sesli korodan çıkan tek cümle misali 'yavan aşklar yaşıyoruz mirim. nerde o eski aşklar' diyoruz ama korodan ayrılıp tek başımıza kaldığımız anda en yakın ava 'seni seviyorum' diyerek yaklaşıyoruz. bu riyakarlığımız yüzümüze vurulduğunda ise savunmamız belli; ' o da kanmasaydı kardeşim bir tatlı gülüşe, iki tatlı söze'

aynı hata bize yapıldığında yine haklı çıkartıyoruz kendimizi; ' o kadar masum bir şeydiki aramızdaki oyun olabileceği hiç aklıma gelmemişti'

hayat oyunundaki riyakarlığımızın peçesi bir gün düşerde gerçek ateş yakarsa diye demir yüreğimizi, işte o zamana dek saklamalıyız bu sihirli iki kelimeyi.
tümünü göster