her zaman filmlere has sanatsallıkta, 'iki gönül bir olunca samanlık seyran olur' atasözüne nazire yaparcasına; "seven iki insanın birleşmesine kim mani olabilir ki?" tümcesini haklı kılarcasına gerçekleşmez bu eylem.

aslında kavramsal olarak bakıldığında *(*delikanlının el kitabı), 'kız kaçırmak' tabiri hadisenin kızın rızası hilafına gerçekleştiğini gösterir. kızın rızası olduğu durumlarda mizansen şu şekildedir:

kız tarafı ve/veya oğlan tarafı bu iki gencin (gönlü genç tabi, yoksa 70 yaşında da olabilir kaçan/kaçırılan) evliliğine cevaz vermemekte, işi yokuşa sürmekte; bilhassa kız tarafı bitmek bilmeyen kaprisleriyle ipe un sermektedir. gençlik başında duman oğlanımız ve maceraperest kızımız, birlikte kaçmaya karar verirler. düşünceleri; bekaret bozulduğu için kızın mecburen oğlana verileceği yönündedir. 'zorla güzellik olmaz' sözünün müthiş bir istisnasıdır bu olay. tabii bu istisnanın da 'dünürlerin yıllar süren husumeti' gibi bir istisnası daha mevcutsa da, konumuz dahilinde değildir.

fakat asıl ilgilendiğim mevzu, kızın rıza göstermediği kaçırılma olaylarıdır. toplumun ahlak anlayışı aşağıdaki acı tabloyu doğurmaktadır maalesef:

-kızın gönlü bir başka erkektedir. kız günün birinde sosyal hayatın gereklerine uyarak, oğlana güler. misalen dolmuşta para uzattığında teşekkür etmiş ve gülümsemiş olsun. oğlan hemence pavlov'un köpeği'ne dönüşür. kız her güldüğünde bunun alttan alta kendisine olan aşkının tabii neticelerinden olduğuna ikna eder kendini; heyhat aldanır. bütün bunlar olmayabilir, erkek tamamen platonik takılan 'aptal aşık' pozisyonunda da olabilir.

acı olan tablo, kız sevdiği oğlana varacakken bunu haber alıp "yar etmem ellere", "ya benimsin ya toprağın" repliklerini kullanmaya can atan oğlana gün doğması durumudur. oğlan arkadaşlarını toplar ve salaş bri kahvehanede vaziyeti onlara arz eder:

-ben ayşe'yi seviyorum arkadaşlar. bunu evlilikle 'taçlandırmak' niyetindeyim (e birader evlilik tek taraflı irade beyanıyla kuruluyorsa elinle evlen). fakat bildiğiniz gibi, ne işim ne gücüm var. müstakbel kayınpeder bana günahını vermez. o yüzden arkadaşlar, bu gece yarısı ayşe'yi paketleyip buralardan çufçuflayacağız (elemanın konuşmasında şizofrenik bir hava hakim).

zaten 'kasaba barında aylardır hadise çıkmadığından canı sıkılan red kit' gibi heyecana susayan arkadaşlarıyla birlikte hain pusuyu kurar, ayşe'yi arabaya attıkları gibi doğru dağ evine, ormana, arkadaşın evi'ne ve sair halvet olunması kabil bir mekana götürürler.

kız kaçırma hikayelerinde nedense ben hiç rastlamadım kızın sevişmemek için kendini yırttığını anlatanlara. hep, birbirini seven çiftler kaçmış evlenmiş. senelerce, tecavüzler silsilesini, zihnindeki ve toplumdaki namus imajı ve hatta çocuklarının sosyal yaşamının sekteye uğramaması adına sineye çeken daimi tecavüz mağduru kadınların esamesi okunmuyor bu 'hisseli harikalar kumpanyası'nda...