absürd bir isim oldu. tam olarak nitelendiremedim ne demek istediğimi. ama mühim değil, umarım yazdığım zaman ne demek istediğimi anlatacağım; anlatsam iyi olur sanırım.

bundan günlerce evvel bir simit sarayında simit vb tüketirken aklıma gelen bir şey değil. sonrasında, okula merdivenlerden inerken(bazıları çıkarlar bazıları inerler) aklımda bir şey beliriverdi, ya da zihnimde. simit şeklindeki filler, ya da simit gibi canavarlar. simitler havada uçuşuyorlar filan, dalivari demek istedim orada. sonra aklıma dalavere kelimesi geldi. zaten başka ne gelebilir ki,her neyse.

susamlı canavarlar, kanatlı çay bardakları, girişteki tezgahtar bir itfaiye hortumu olmuş, çay bardaklarını dolduruyor, sonra da kulağına(sanırım kulağı var bardakların) bir şeyler fısıldıyor ve bardaklar onları sipariş edenlere doğru uçuyor. o küçük kaseler içinde peynirler, ballar, reçeller, ince kabların içinde birer yaratık olmuş, mırıldanıp duruyorlar, siz kapağı sıyırdığınızda üzerinize atlıyor ve her yeriniz yapış yapış ya da kremsi bir yapı kaplıyor.

her şey canlanmış bir başka forma bürünmüş, simitler yemek istiyor belki sizi. saçma tabii kalkıp bir simit bir insanı nasıl yesin, cankurtaran simitleri var, onlar da hayat almak için tehlike içindeki hayatları kurtarmak için varlar.

yok yine de anlatamadım, fantazya işte, bir fantazya ne kadar anlatılabilir, bir simit sarayına gittiğinizde sadece her şeyin canlandığını, önünüzde duran o simitçiğin birden büyüyüp, her tarafını dikenlerin sardığını ve sizi boğmak için boynunuza dolandığını, dikenlerinin etinize batıp sizi kan içinde bıraktığını düşünün, sonra da oradan kaçın