doğal sınırlarına ulaşma gayesi ile yanıp tutuşan, yanıp tutuşurken başka medeniyetleri de beraberinde harlayan, çiçek virüslü battaniyelerle kızılderililere yardımda bulunan, yeni zelanda açıklarında adalara sahip olan, libya'da, cezayir'de ulusal çıkarlarını korumaya çalışan ve afrika'nın en ücra köşelerinde ormanları talan ederek kendi memleketlerine taşıyan birinci dünya medeniyetlerini gördükçe peyda olan -pek de yadırganamayacak- bir tabirden bahsetmek niyetindeyim. birilerine göre hep doğuda da olsalar, onlar her zaman batılı oldular.

''kendine müslüman'' batı memleketleri tarihsel süreç itibariyle sadece dünyanın geri kalan kısmı için değil, birbirleri için de büyük bir musibet olmuşlar. özellikle 1500'lü yıllardan itibaren başlayan kıta gelişiminin sadece sanat, düşünce ve bilim yörüngesinde değil askeri atılımlar sayesinde de olduğunu belirtmekte fayda var. bugün dünyanın en medeni ve demokratik ülkeleri olarak addedilen hollanda, fransa, almanya, ingiltere, vs. bu gelişimi birbirlerini yiyerek ve bu sayede geliştirdikleri askeri teknolojileri sayesinde gerçekleştirmişlerdir. yani ingiltere'nin bilmeneresinde yaşayan hollandılar, hollanda'nın ingiltereye savaş açması için yeterlilik arzetmiştir. çünkü bu aynı zamanda hollanda'nın; ''doğal sınırlarına'' sahip olması için bir argüman niteliği kazandırmıştır.

zamanla kendisini geliştiren ve birbirini yemekten yorulan batı medeniyeti derdin dermanı olarak emperyalizmi keşfetmiştir. hapisane mahkumları, evsiz,işsiz, köle ve paralı askerler ve de daha ilginç olarak ''dünyayı keşfetme merakıyla yanıp tutuşan maceraperestler'' tarafından oluşturalan ordular, afrika, asya ve de amerika'ya gönderilmiştir. aztekler, inkalar bile batı'nın barbarlığı karşısında hayrete düşmüş; ''keşke onlarla savaşmak zorunda kalmasaydık'' demişlerdir.

haçlı seferleri, genel kanı olarak din savaşları adı altında anılsa da, batı'nın kendi ''niteliksiz'' vatandaşını telef etme hususunda büyük bir stratejisi olduğunu da söylemekte fayda var. aristokrasiden ve sınıf ayrımından bir türlü vazgeçemeyen kıta ülkeleri, avam tabakasını doğal seleksiyona kurban etmenin yolunu, bu seferleri icat ederek bulmuştur. böylelikle aç insan azalacak ve tokun karnı daha şişkin, osuruğu daha kuvvetli olacaktır.

bu bağlamda, batı'nın bugün de dahil olmak üzere, hiçbir zaman evrensel ahlak ve etikten haberdar olmadığı sonucuna ulaşmaktayız. onlara göre dünya'nın güzel olması, keyiflerinin yerinde olması ile aynı anlama gelmekte. şayet fransa'nın kaymak tabakası mutlu ise, dünya yaşanılası bir yerdir. kendi kendine yetmekte aciz kaldıkları her dönem çareyi başkalarının kanını emmekte bulmuşlar, bu kan emiciliğin sınırları çin'e kadar ulaşmıştır. ancak çin'in devasa kaleleri ve onlardan önce keşfettiği tarihsel kaynaklarla sabit top/ateşli silah teknolojileri sayesinde başarı sağlayamamışlardır. yüzeysel bir bakış ile batı'nın gelişimi ve güçlenmesi ardındaki sebepler bu şekilde özetlenebilir.