senelerce uğraşıp, onlarca farklı vapur güzergahında seyahat edip bastıramadığım bir canilik bu. yani, delicesine istiyorum bu eylemi gerçekleştirmeyi. evet, "o zaman senin onlardan ne farkın kalır?" diyenlere hak veriyorum. nihayetinde bu da denizi kirletmek. üstelik bu 'et ve kemik yığını'nı denize attığımızda, kapladığı yer itibariyle 1252 izmaritin atılmasıyla oluşacak büyüklükte bir kirlilik çıkıyormuş ortaya. tabii bu ortalaması. cüssesi daha büyük olanların çevreye verdiği zarar daha büyük. neyse.

vapurların üst kat balkonlarının her ikisinde de sigara içilebiliyor. birinde kanunen yasak olsa da fiilen serbest. fakat bu gerizekalı vatandaşlarımız, vapurun alt kattaki sahanlık kısmına doğru hareket ederken, yukarıda içtikleri yetmiyormuş gibi yine-yeni-yeniden sigara yakıyorlar. bu sigaranın izmaritinin akıbeti de belli: denizüstü.

hani deniyor ya, "istanbul'a girişte vize alınsın bilmem ne". insan bu hayvanları gördükçe hak vermese de en azından şöyle düşünüyor bu konu hakkında: istanbul bu insanların umrunda değil ki. tarihi eserleri veya doğal güzellikleri korumak onlar için bomboş bir fedakarlık. çünkü bozulmayı onlar değil, onların çocuğu olan bilmemne çocukları çekecek. ama buna çekmek diyemeyiz. denize izmarit atan birinin evde halıya pislemediğini kimse iddia edemez. o kadar büyük bir ayıptır gözümde...