gidene kal demem.

içim içimi yer. tırnaklarımla duvar törpüler, dudaklarımı kemiririm. isot avuçlar, acılı şalgam suyu içer,kendimden geçerim. baktım olmuyor yollara düşerim. amaçsızca gezinirken gördüğüm en alakasız suratta bile ondan birşey bulur, 'kulakları aynı onunki gibi, uçları sivri sivri 'derken kendimi yakalayınca, 'vay şerefsiz emo' diye söverim kendime. ah bu şarkıların da gözü kör olsun. soner arıca dinerken msn'in ne dinliyorum özelliğini kapatır, eskiden niye sövüyormuşum bu adama diye utanırım. o duygularıma tercüman olurken ben yeni sloganlar üretirim: 'gittiyse hiç senin olmamıştır' bazen iradem yerlere düşer, gözüm yaşlar süzecek gibi olur... ulan arasam mı bi? tilki... kürkçü dükkanı... aşk... git.. meee,dur n'olursun!

yine de pes etmem. işte tam bu aşamaya gelmişken, aynaya bakar resetlenirim. ebru gündeş'e hayret ederim nasıl 'gidene kal demem asla'yı bu kadar kendinden emin söylüyor diye? hayret ederim de pes etmem.

gidene kal demem.