kendime "bugün kendim için ne yaptım" diye sorma zamanı. işe gittim, eve geldim, bilgisayarın karşısına geçtim, monitöre aval aval bakıyorum. kaç saattir "bir şeyler yazayım bari, günüm boşa gitmesin" deyip boşa vakit harcıyorum. birkaç yerinden tırtıklanıp bırakılmış bir tabak yemek gibi sadece manşeti okunup masanın üzerine bırakılmış bir gazete var. her seferinde "bugünkünü bari okuyayım" diyorum. her gün o kadar para sayıyorum kendisine, çok nadir elime alıp okuyorum. takıntı haline geldi artık bu gazete işi. bir gün almayagöreyim kendimi çok fena hissediyorum, o günüm boşa geçmiş gibi geliyor. aldıklarımı okumamanın pişmanlığı mı? elbette ki duyuyorum. ama ileride okurum diye saklıyorum hepsini binbir özenle güzelce katlayarak, yeni evime taşındığımdan beri bir çuval oldu bile. eski evde kalanları kapıcıya verdim, hala kömür sobası kullanıyorlar.
uyumak istemiyorum. bari bugün de boşa geçmesin. ama yıllardır hep aynı terane; her allahın gününün on iki saatini işte, yolda ve ihtiyaçlarımı gidererek geçiriyorum. sekiz saat uyusam, bana kala kala dört saat kalıyor. dört saate neler sığdırmaz ki insan? neler neler... bugün az uyuyacağım, akşam hiçbir şey yapmadım zaten. şimdi de beceremiyorum hiçbir şeyi, gazetemi dahi okuyamıyorum. gazeteyi elime alıyorum, bilgisayarda birşeylere bakayım deyip bilgisayarın karşısına geçiyorum, nedense hemen sigara içesim geliyor. sanırım en çok vaktimi alan da sigara içme zorunluluğum. sigara içince ellerimi sabunluyorum, odayı havalandırmak için pencereleri ve kapıyı açıyorum. gazeteyi elime aldığımdan beri yarım saati harcadım. üç buçuk saat kaldı. bir şeyler yazmak için word açıyorum, bir de müzik açayım bari, sonra konu bulayım, müziği beğenmedim, değiştireyim, hah bu güzel, yazmaya başlıyorum, konuyu bulamamıştım ki, ne yazıyosun allasen? her zaman kendime "bak sen rastgele başla, devamı gelir onun" derim. yine rastgele karalıyorum birşeyler, tekrar okuyunca sıkılıyorum kendi yazdığımdan. bir saat geçti bir şey yapmadan. pardon, müzik dinledim, ama o sayılmaz.
uyursam bugün de yenileceğim kendi içimde yarattığım dünyayı saran gerçek dünyaya. uyumamam gerek. göz kapaklarım acımaya başladı. ama konuyu buldum: ağladıktan sonra gelen utanma duygusu. olmadı sanırım, içime sinmedi bugünkü icraatım.
-----
saat 03:20
hala direniyorum. az sonra gazete okuyacağım.
uyumak istemiyorum. bari bugün de boşa geçmesin. ama yıllardır hep aynı terane; her allahın gününün on iki saatini işte, yolda ve ihtiyaçlarımı gidererek geçiriyorum. sekiz saat uyusam, bana kala kala dört saat kalıyor. dört saate neler sığdırmaz ki insan? neler neler... bugün az uyuyacağım, akşam hiçbir şey yapmadım zaten. şimdi de beceremiyorum hiçbir şeyi, gazetemi dahi okuyamıyorum. gazeteyi elime alıyorum, bilgisayarda birşeylere bakayım deyip bilgisayarın karşısına geçiyorum, nedense hemen sigara içesim geliyor. sanırım en çok vaktimi alan da sigara içme zorunluluğum. sigara içince ellerimi sabunluyorum, odayı havalandırmak için pencereleri ve kapıyı açıyorum. gazeteyi elime aldığımdan beri yarım saati harcadım. üç buçuk saat kaldı. bir şeyler yazmak için word açıyorum, bir de müzik açayım bari, sonra konu bulayım, müziği beğenmedim, değiştireyim, hah bu güzel, yazmaya başlıyorum, konuyu bulamamıştım ki, ne yazıyosun allasen? her zaman kendime "bak sen rastgele başla, devamı gelir onun" derim. yine rastgele karalıyorum birşeyler, tekrar okuyunca sıkılıyorum kendi yazdığımdan. bir saat geçti bir şey yapmadan. pardon, müzik dinledim, ama o sayılmaz.
uyursam bugün de yenileceğim kendi içimde yarattığım dünyayı saran gerçek dünyaya. uyumamam gerek. göz kapaklarım acımaya başladı. ama konuyu buldum: ağladıktan sonra gelen utanma duygusu. olmadı sanırım, içime sinmedi bugünkü icraatım.
-----
saat 03:20
hala direniyorum. az sonra gazete okuyacağım.