insan bir sistemdeki bozukluğa kafayı taktıysa, bir eşitsizlik, adaletsizlik seziyorsa öncelikle kendini değiştirmeli; kendi içinde kalmış eşitsizlik ve adaletsizlik kırıntılarıyla böylesine büyük bir savaşa girişmemeli. don kişot yel değirmenlerine karşı savaşa girişirken en azından temizdi ruhsal olarak. peki feminizmin türkiye şubesi üyeleri ne denli temiz?

erkek egemen toplumun baştan ayağa her türlü dayatmasını, kadına karşı hoyratlığını önleyici tedbirler almadan önce, -klasik türk erkeği söylemiyle- 'kadın kısmı'ndaki aksaklıklara eğilinmesi gerektiği kanısındayım. madem ideolojik bir hareketin temsilcilerisiniz, madem kadının da erkeğin de nihayetinde insan ve insanın varoluşunun da 'düşünme' eylemine dayandığı savındasınız; kendini meta olarak erkeklerin ilkel benlerine sunan hemcinslerinizi ıslaha girişin.

şahsen bir erkek olarak bu tarz kadınlardan tiksinmekle birlikte; bu tarz kadınlara tepki göstermeyen sözüm ona feminizm yanlılarından daha çok tiksiniyorum. evet, 'kadının adı yok' belki türkiye'de. belki kadınlar adları ile değil, ya işaret sıfatı olarak ya da bir erkeğin eşi, kızı, annesi olarak var olabildiler sosyal ve ekonomik yaşamda... peki bunun tek müsebbibi erkekler midir? bir et yığını olmaktan öte gidemeyen, zaten beyinlerini açıp baksanız orada bile et yığını bulacağınızdan kuşku duyacağınız ama vajina sahibi olduğu için kendini kadın addedenlerin bunda hiç mi günahı yok?

kadın sorunlarını dinlerim, gözlemlerim, çare bulmak için kafa patlatır; bu uğurda oy bile kullanırım. ama at gözlüklü bir anlayışa mesnetsizce sempati duyamam, kusuruma bakılmasın.