tsk'nın kronik halisünasyonudur bu. yanına bütün generalleri alarak burnunu siyasete ve hukuka sokan ve asla sadece asker olarak kalmayı başaramamış bir makamı işgal eden genelkurmay başkanının müzmin feryadı: "bunlar tsk'yı yıpratma çabaları". ben de soruyorum: "tsk'da yıpranacak hal mi kaldı?"

hasta bir adam var ortada. bazı organları hastalıktan kırılıyor. virüs her yerine yayılmakta inatçı. fakat hasta adam da inatçı, tedaviye yanıt vermemek hususunda. habis tümörün bulunduğu bölgeyi temizlemekten ve hastalığı böylece ikrar etmektense, hiçbir şeyi yokmuş ve dimdik ayaktaymışça bir inkara girişmesi, tümörün evvela beyinde ciddi bir hasara yol açtığının apaçık göstergesidir.

ordunun her on yılda bir en azından iktidara balans ayarı yaptığı az gelişmiş bir ülkede ortaya çıkmış şaibeli bir belgenin gerçekten va'zolunup olunmadığı tartışmasında ordunun en yetkili kişisisinin "ordu her zaman demokrasiden yanadır" mavalını okumasına akıl baliğ hiçbir insan kanmaz.

emir-komuta zincirine münhasıran bağlı bir hukuk ve bu hukuka göre adalet dağıtan hakim-savcıların anayasada yazılı sorumsuzluk ve bağımsızlıkları muallakta kalmaya mahkumdur. kün fe yekün (ol der, olur) misali, üstün asta emrettiği her şey bir hakim veya savcı kararı olabilir bu düzen içinde. ol der, olur. tersi de mümkün: yok ol der, yok olur. "kol kırılır, yen içinde kalır" deyiminin en 'kanlı' örneklerini yıllardır yen'i içinde barındıran bir kurumun yükselen bu saçmalıkların zihnimizdeki ordu imajına tesiri yoruma hacet bırakmayacak açıklıkla ortadadır. değil 'bir sineği öldürmek yerine bataklığı kurutmaya çalışmak'; sinekleri rahatsız dahi etmeyen bir düzenin bekçiliğine soyunan bir kurumdan, cahil saydığı halkın seçmiş olduğu hükümete ve bu hükümetin kanunlarına dayanarak adalet dağıtan sivil yargıya itaat değil itimat etmesi bile gülünç bir tasavvur. darbe yapacak zemini (halk nezdindeki saygınlık) bulamayanların, kurmaylarını toplayarak 'ayaktaymış' imajı çizmesine kimseyi bilmem fakat benim karnım öyle tok ki...