memleket insanın kategorize edilmesinde göze alınan kriterlerden birisi. kahvecinin, bu kriterlerden birisi olarak şekillenmesinde gidenin de gitmeyenin de payı olduğu aşikar. kişiliksiz bireyden kaynaklanan kimliksiz toplum yapısının ve ''birşeyçi'' olma hevesinin sebep olduğu fırtınada hepimiz savrulmaktayız. zira, bireyler aidiyet ve statü sahibi olma güdülerini, belli markaları/akımları/tarzları benimseyip dışavurarak ve böylelikle kapısını çaldıkları kümenin bir elemanı olarak tatmin etme çabasındalar.

5-6 ytl'lik bir sıcak içecek sayesinde cam önü koltuklarından herhangi birini kapan birey, aslında özgürlük hissi ile yürümekte olduğunu düşünerek sokakta seyreden talihsiz hareketliyi gözlemleyebiliyor. gözünün alabildiği açının derecesine bağlı değişen zaman süresince, istediği şekilde rontuna devam etmekte özgür. zira o, bunun bedelini dünyanın en kaliteli kahvehanelerinden birisine çoktan ödemiş vaziyette.

bir diğer durum ise; bu kahvecinin bir ''takılma mekanı'' vaziyetine bürünmüş olması. şekeri düşenin, olmadığı nefsinden dolayı canı tatlı çekenin, bu ihtiyacını cebindeki nakit/kredi kartı limiti nazarınca gidermesine diyecek birşey yok ancak durum ''orta boy sıcak çikolata ile 6 saat geçirme'' haline evrilince, ister istemez toplumsal bir yozlaşının da temelleri atılmış oluyor. oluşan starbucks ortamcılığı, günümüz gençliğin en büyük sıkıntısı olan etiket düşkünlüğünün tali bir yolu halini alıyor.

bununla birlikte, ''şu şu cenahlara ait birey starbucks'tan kahve içmez'' tavrının da, kişilerin evrensel idealizmleriyle ilintili olduğunu düşünmüyorum. bu olsa olsa ilk durumdaki ortamcılığı başka yerlerde yaşatmak isteyen ve kendisini kalıplara sokmaktan haz eden bireyin sergilediği tavır olabilir. sonuçta insanın böyle bir mesele için ant içmesine ve sebat etmesine dahi gerek yok. bu varsayımım, biraz önce bahsettiğim kimlik arayışındaki gençliğin daha da doğrusu bireyciliğin, kişisel tahlillerimle harmanlanmasının tezahürü olduğunu söylemekte fayda var. yani bunlar sadece benim görüşüm. birisi çıkıp da; ''hayır arkadaş, ben sonuna kadar sermaye düşmanıyım, bu yüzden kapitalist zihniyete prim vermem'' diyecek olursa da başımı öne eğer, sözü söyleyenin samimiyetine güvenirim.

sonuç olarak; kahvecide birşeyler içip, içmemek kişinin kendi tasarrufudur. bir başkasının bu konuda yönlendirme çabasında bulunması dahi anlamsız. ancak durumun vahim noktası; bu gibi mekanların toplumsal yapıyı oluşturan etkenlerin odağında bulunması ve toplum içinde vücut bulan farklı grupların belirlenmesinde kriter olarak göze çarpasıdır. işin özü; memleket, kati suretle starbucks'tan kahve içenler/içmeyenler olarak ayrılmamalıdır.