birini öldürmekten daha kötüsü ancak bu olabilir. tabi olaya tecavüze uğrayan tarafından bakınca. insanlık suçu sayılıyor mu bilmiyorum ama benim gözümde bu derece ağır bir eylemdir.

adem ve havva betimlemelerinden herkesin aklında kalan tek şey sanırım incir yaprağı'dır. diyeceksiniz ki, "başka bir şey mi var?". hayır, suretlerini de anımsamaz kimse, varsa yoksa yaprak. hayvanlardan utanıyor değillerdi herhalde. dünya üzerinde kendilerinden başka 'ademoğlu' olmadığını da biliyorlardı. havva henüz gebe değildi. korunuyorlardı belki, bilemem. peki nedendi bu? neden bedenlerinde örtük tuttukları tek bölüm cinsel organlarıydı? tanrı onların damarındaki akyuvar sayısından bile haberdar iken, bu örtünmeyi "tanrı'ya karşı duyulan saygı" argumanı ile açıklamak ne kadar tutarlı olabilirdi?

bence bu argüman sağlam. sonuçta herkes herkesin tuvalet gereksinimini giderdiğinden haberdar ama kimse kalkıp caddenin ortasındaki çiçekleri hortumuyla sulamıyor! meseleye bu mantıkla yaklaşamayız. tanrı, caddedeki kuru kalabalıkla karşılaştırılamayacak kadar saygın'dır. zaten tersini düşündüğümüzde günah denen kavramın içi bir balon gibi boşalır.

evet.. yönetmenim işaret etti, yine konudan sapmış, nere'liğini bilmediğimiz yerlere/konulara ulaşmışız sevgili seyirciler. tecavüz konusunu toparlayacak olursak:

tutucu; cinsel konular söz konusu olduğunda buna 'baskı' unsurunu da ekleyen topluluklarda tecavüz türü eylemlerin diğer topluluklara oranla daha fazla olmasının sebebi zaten bu cümlenin içinde yer alıyor: baskı. ve temelden yanlış, sakat bir anlayış da var. örneğin mini etek giyen veya şuh görünümlü bir kadın düşünelim. tecavüzcünün yaklaşımı şu oluyor bu kadına karşı: "dışa yansıttığı karakter, cinselliğe düşkün olduğu ve arzulanmayı, beğenilmeyi istediği yönünde. öyleyse sevişmemizde bir sakınca yok. sevişmek işteş bir eylemdir mi dediniz? sevişme olmazsa da, severiz canım, ne olacak?.."

ve doğal olarak kendini bir başkasının beden bütünlüğüne, en gizli, en mahrem yerine halel getirmeye yetkili olarak görmeye başlıyor. veya yukarıda sözü edilen muhasebeye girişmek şöyle dursun, beyni ve tecavüzü gerçekleştirdiği asıl organı arasında ortaya çıkan bir kısa devre sonucunda, doğrudan eyleme girişiyor. düşünmek, eylemden sonraya kalıyor: tecavüz sonrası yaşanan pişmanlık. ilginç bir tez konusu olurdu.

kadın'a değer verilmeyen; veriliyor'muş gibi yapan' ülkelerde bu tür olayların diğerlerine oranla yüksek olduğu da bir olgu. tabi yalnızca kadına değil, erkeğe de tecavüz edilmesi mümkün. bir başka erkek veya bir kadın tarafından. ama en sık rastlananı 'erkek---kadın' olduğundan konuya bu açıdan yaklaşılmıştır. tekrarlayacak olursak, tecavüz işkence gibi, jenosit gibi bir insanlık suçu sayılmalı, tecavüz suçluları bu tarz suçlularla aynı kefeye konulmalıdır. insan öldürülebilir. bu anlaşılabilir bir suçtur. onaylanmasa bile, anlaşılabilir. kızgınlık, korku, kasıt, kin, ihtiras vs. insani duygulanımlar, bir insanı cinayet işlemeye yöneltebilir. ama tecavüz suçunu yalnızca şehvet denen ve incil'de sözü edilen 7 ölümcül günahtan biri olan duyguya izafe edemeyiz. çünkü bu tür suçları işlemek üzere olan bir beyinde; ister kötü ister iyi olsun 'insani' olan her tür duygunun kapısına demir kilitler vurulmuş ve suçlunun beyninin uç köşelerindeki hücrelerde duraduran*(*güzel bir kullanım oldu kabul edin) veya koridorlarında ulu orta dolanan canavarın, ipleri ele geçirmiş olması gerekir. başka bir açıklaması, insan'a dair en küçük bir argumanla savunulması olağan olmayan bir suçtur.