abd'nin suriye'deki el şayrat hava üssünü vurmasıyla emperyalizm için bir dönemin sonu gelmiş oldu. rus hava savunma sistemleri tarafından korunan bir ülkeyi doğrudan bombalayan emperyalist sistemin amiral gemisi abd, bu saldırı ile artık hegemonya mücadelesinin soğuk savaş yöntemleriyle verilmeyeceğini, sıcak savaşın masadaki ilk seçenek olduğunu dosta düşmana göstermiş oldu. işin özü, rusya'ya "ben üçüncü savaşı göze alıyorum. ya sen?" diye sormuş oldu.

bush döneminde abd, kendi attığı yalana inanmış; tek kutuplu dünyada sorgulanamaz abd hegemonyası fikrini doktrin edinmişti. gerçeklikte ise işler farklı gelişti. afganistan ve ırak'ın işgali, küresel ölçekte bir abd karşıtlığı doğurdu. her iki ülkede de silahlı direnişin bastırılamaması, üstüne üstlük amerikan ordusunun ırak'ı iran çizgisindeki maliki hükümetine terkederek çekilmek zorunda kalması abd'nin bilinçaltına vietnam'ın üzerine bir de ırak travması kazınmasına yol açtı. ayrıca bush yönetiminin pervasız politikası kendisinden sonra gelen obama yönetimini de daha soft politikalara mahkum etti.

obama doktrini dediğimiz şey, özetle abd askerinin postalının yere değmemesi üzerine kuruluydu. asıl düşmanla doğrudan çatışmaya girmeme, eğer yapılabiliyorsa mücadeleyi uluslararası hukuk çerçevesinde ve vekalet savaşları ile sürdürme. bunların yapılamadığı noktada ise bölgesel (ya da küresel) savaş riskini almaktan kaçınarak uzlaşma yoluna gitme.

obama-clinton ikilisinin bu soft soğuk savaş anlayışına ikinci büyük emperyalist kamp avrupa birliği'nin içine düştüğü ekonomik kriz de eklenince emperyalist piramidin taşları yerinden oynamaya, temelleri sarsılmaya başladı. çin-rusya bloğu atağa kalkarak özellikle anti-amerikancı ülkeler için bir korunak teşkil etmeye başladı. ekonomisini sermaye ithali ile ikame eden çin, afrika ve asya ülkelerinde yaptığı yatırımlarla pastadan emperyalist sistemin kendisine kestiği dilimden daha fazlasını tırtıklamaya başladı. hindistan, türkiye ve brezilya gibi özünde emperyalizme bağımlı ve emperyalizmle işbirliği içindeki ülkeler emperyalist hiyerarşiyi yok sayarak bölgelerinde emperyalistçilik" oynamaya kalktılar. (hatta abd-iran nükleer anlaşmasından sonra tescili amerikan köpeği suud bile "böyle yapacaksanız ben rusya'ya yaklaşırım" deme cüretini gösterdi abd'ye.)

içinden geçtiğimiz dönem, emperyalizmin hegemonyasındaki bu denli sarsıntıyı kaldırabileceği bir dönem değil. küresel ekonominin içine düştüğü derin depresyon yakın dönemde aşılabilecekmiş gibi gözükmüyor. deyim yerindeyse pasta küçülüyor. o yüzden herkes kendisine biçilen dilimle yetinmeli. kimse pastayı tırtıklamamalı.

emperyalizmin kaybettiği üstünlüğü obama-clinton ikilisinin soğuk savaş yöntemleriyle yeniden kurma ihtimali yok. zira soğuk savaşı kazanmanın yolu daha güçlü olduğunu karşı tarafa kanıtlamaktan geçer. "ben daha güçlüyüm. savaşırsak seni ezerim. o yüzden yolumdan çekilmelisin." fikrini hasmına kabul ettirmekten geçer. ya da hasmını senin kadar silahlanmaya zorlayarak yorup nefessiz bırakmaktan geçer. günümüzde ise abd bunların hiçbirisini yapamaz. bir yandan "amerikan askerinin postalı yere değmeyecek" deyip diğer yandan hasımlarınızı yolunuzdan çekilmeye zorlayamazsınız. geçmişteki sendromlarınız yüzünden savaşlarınızı ancak vekaleten yürütebilirken düşmanınızın kalbine korku salamazsınız. hele ekonomik depresyon koşullarında verem olmuş ciğerlerinizle hasmınızı kim daha önce soluksuz kalacak yarışına hiç davet edemezsiniz.

emperyalizmin kaybettiği mevzileri yeniden kazanabilmesinin tek yolu sıcak savaş tehdidini doğrudan masaya koymaktı. suriye havaalanının vurulmasıyla bu yapıldı. ve gerekirse yine yaparız rusya ayağını denk alsın mesajları da g-7 zirvesinde verildi. kdhc (kuzey kore) açıklarına yollanan abd filosu ile aynı mesajın bir benzeri çin'e de yollandı. belki çin mesajı anlamaz diye düşünmüş olacak ki trump, twitterdan çin'in ismini doğrudan anarak bilal'e anlatır gibi anlattı abd'nin tavrını.

çin ve rusya için bu noktada geri basmak çok olası değil. zira emperyalizmin onlara biçtiği rol birer iri türkiye olmanın ötesinde değil. çin dünyanın atölyesi, rusya ise doğalgaz zengini egzantirik bir ülke olarak kalmalı. fakat bu iki ülkenin potansiyeli emperyalizmin onlara biçtiği kaftana sığmayacak kadar büyük. ve tarihte potansiyelini kullanmaktan savaş riskini göze almadan vazgeçen hiçbir ülke yok. ki rusya'nın suriye havaalanı bombardımanına verdiği tepkiler de bizi haklı çıkarıyor. suriye'de abd ile olan hava sahası anlaşmasını tek taraflı olarak feshederek rus bölgesinde uçan amerikan uçaklarını tehdit olarak algılayacağını ilan etti. suriye'ye yapılacak ikinci bir saldırıyı karşılıksız bırakmayacağını açıkladı.

peki trump, yeni bir dünya savaşını göze alabilir mi?

tarihin toplumlara ihtiyaç duydukları tarzda liderler bahşetme gibi bir huyu vardır. bazı dönemlerde çılgınca hamleler gerekir karşı karşıya bulunulan sorunları çözmek için. bu hamleleri çekinmeden yapacak liderler de gerekir tabi. ve tarih napolyon'dan hitler'e toplumlara bu tarz liderleri sunmakta hiç de cimri değildir.

tabi burada ünlü "üçüncüsünü bilmem ama dördüncüsü taş ve sopalarla olacak" klişesine değinmeden olmaz. konvansiyonel silahların bu denli geliştiği, ülkelerin cephaneliklerinin nükleerinden kimyasalına her türlüsünden kitle imha silahı ile dolu olduğu bir çağda insanlığın yapacağı bir küresel savaş, onun son savaşı olabilir.

emperyalizm insanlığı felakete sürüklüyor. tabi önce biz onun felaketi olmazsak!

("ama esad iblid'de kimyasal silah kullandı" mı diyorsunuz. ikinci savaş da polonya ordusunun sınırdaki bir alman karakolunu "basıp" alman askerlerini "öldürmesiyle" başlamıştı. savaşa karar verdiyseniz bahane yaratması onun en kolay kısmıdır.)