çağımız para kazanma değil hele ki biriktirme çağı hiç değil. gerçi atalarımızdan aldığımız kalıtsal miras ile sanki hiç ölmeyecekmiş gibi gibi biriktiyoruz yahut biriktirmezsek bile niçin biriktiriremiyoruz diye kuruntular yaratıyoruz.
bu kuruntular bizi zehirliyor. zehirlemekle kalmıyor sanki çok uzun yıllar yaşayacakmış gibi bu kuruntulara bel bağlıyoruz. ama yaşadığımız kadar yaşamayacağımız garanti olduğu için bu kuruntu neye yarıyor?
bir çok kişi ve kişiler gökyüzündeki cenneti yeryüzünde yaratmaya çalışırken bilinçsizce yeryüzünde bir cehennem yaratıyorlar ve bunu ayıla bayıla yapıyorlar. hele ki bunu yaparken sanki kutsal bir görevmiş belliyorlar.
bu gidişata omuz silkenlere ise ne kadar gamsızsın, ne kadar gerçekleri görmez körsün diye niçin şunu bunu yapmıyorsun niçin bizim gibi kutsal bir görev seçmiyorsun derler.
bendenizin inancına göre kurumlara bağlı olan, patronlarına bağlılık gösteren kişiler beş para etmezdir. çünkü kurumlar ve patronlar pek öyle şişirildikleri gibi değildir. bir yanılsamadır hepsi. eh yanılsamaya kananlar budaladır. budalalar ise -prens mişkin- hariç beş para etmez.
- bir insana yahut insanlara karşı mı bağlılık gerekir?
hayır kesinlikle çünkü insanlar ya ölür yahut giderler eninde sonunda. öyle ya da böyle kabullenilmesi gereken bir hakikattir bu. ölmeyip terketmeseler bile günün birinde değişeceklerdir. belki bu değişiklik siz de olacaktır belki kişi yahut kişiler de ama terketselerde, ölselerde, yaşarken bir yabancıya dönüşseler yahut siz dönüşseniz bile aynı kapıya çıkmaz mı?
ama yaşam öyle mi? yaşam hiç bir zaman insanı yaya bırakmaz. merak etmek gerekir uydurmada olsa uçuk kaçık olsa bile hayal kurmaz gerekir. hiç olmayacak şeyleri yapmak gerekir. hani şair dediği gibi zeytin ağacı dikmek gerekir.
çünkü yaşadığımız yüzyılda gerçek insanın yüzyüze gelebileceği bir meta olmaktan çoktan çıktı.
artık ben buna inayorum, dört gözü açık yaşamaktansa tek göz kapalı yaşamak daha iyidir.
ama ne biliyor musunuz? çokça gözledim dört gözü açık olan bağımlı oluyor birşeylere. alkoliklik derecesinde bağımlı oluyor.
eroin bağımlısının kaderi altın vuruş yapmaktır.
alkolik sirzodan gümbürder.
sigara tiryakisnin sonu ya akçiğer kanseridir yahut başka birşeydir.
fazla çalışmanın sonu önce ruhen ölmek sonra da bedenen kalp krizinden gümbürdemektir.
düsünmekolikliği saymıyorum bile onun sonu süphesiz beyin kanaması gibi birşeydir.
öyle ya da böyle gümbürdeyeceğiz kafaya çok takmamalı ama adam akıllı yaşamalı.
nesenleri gürültülerinden ayırmayı iyi bilmeli.
ama klasik ingizli mantığı gütmeli.
wilde ne demiş;
her insan öldürür gene de sevdiğini,
bu böyle bilinsin herkes tarafından,
kiminin sert bakışından gelir ölüm,
kiminin iltifatından,
korkağın öpücüğünden,
cesurun kılıcından!
kimisi aşkını gençliğinde öldürür,
kimi sevdiğini yaşlılığına saklar;
bazısı öldürür arzunun elleriyle,
sevdiğini altının elleriyle boğar bazısı;
bunların en üstünü bıçak kullanır çünkü
böylelikle ölen çabuk soğuyup donar...
bu kuruntular bizi zehirliyor. zehirlemekle kalmıyor sanki çok uzun yıllar yaşayacakmış gibi bu kuruntulara bel bağlıyoruz. ama yaşadığımız kadar yaşamayacağımız garanti olduğu için bu kuruntu neye yarıyor?
bir çok kişi ve kişiler gökyüzündeki cenneti yeryüzünde yaratmaya çalışırken bilinçsizce yeryüzünde bir cehennem yaratıyorlar ve bunu ayıla bayıla yapıyorlar. hele ki bunu yaparken sanki kutsal bir görevmiş belliyorlar.
bu gidişata omuz silkenlere ise ne kadar gamsızsın, ne kadar gerçekleri görmez körsün diye niçin şunu bunu yapmıyorsun niçin bizim gibi kutsal bir görev seçmiyorsun derler.
bendenizin inancına göre kurumlara bağlı olan, patronlarına bağlılık gösteren kişiler beş para etmezdir. çünkü kurumlar ve patronlar pek öyle şişirildikleri gibi değildir. bir yanılsamadır hepsi. eh yanılsamaya kananlar budaladır. budalalar ise -prens mişkin- hariç beş para etmez.
- bir insana yahut insanlara karşı mı bağlılık gerekir?
hayır kesinlikle çünkü insanlar ya ölür yahut giderler eninde sonunda. öyle ya da böyle kabullenilmesi gereken bir hakikattir bu. ölmeyip terketmeseler bile günün birinde değişeceklerdir. belki bu değişiklik siz de olacaktır belki kişi yahut kişiler de ama terketselerde, ölselerde, yaşarken bir yabancıya dönüşseler yahut siz dönüşseniz bile aynı kapıya çıkmaz mı?
ama yaşam öyle mi? yaşam hiç bir zaman insanı yaya bırakmaz. merak etmek gerekir uydurmada olsa uçuk kaçık olsa bile hayal kurmaz gerekir. hiç olmayacak şeyleri yapmak gerekir. hani şair dediği gibi zeytin ağacı dikmek gerekir.
çünkü yaşadığımız yüzyılda gerçek insanın yüzyüze gelebileceği bir meta olmaktan çoktan çıktı.
artık ben buna inayorum, dört gözü açık yaşamaktansa tek göz kapalı yaşamak daha iyidir.
ama ne biliyor musunuz? çokça gözledim dört gözü açık olan bağımlı oluyor birşeylere. alkoliklik derecesinde bağımlı oluyor.
eroin bağımlısının kaderi altın vuruş yapmaktır.
alkolik sirzodan gümbürder.
sigara tiryakisnin sonu ya akçiğer kanseridir yahut başka birşeydir.
fazla çalışmanın sonu önce ruhen ölmek sonra da bedenen kalp krizinden gümbürdemektir.
düsünmekolikliği saymıyorum bile onun sonu süphesiz beyin kanaması gibi birşeydir.
öyle ya da böyle gümbürdeyeceğiz kafaya çok takmamalı ama adam akıllı yaşamalı.
nesenleri gürültülerinden ayırmayı iyi bilmeli.
ama klasik ingizli mantığı gütmeli.
wilde ne demiş;
her insan öldürür gene de sevdiğini,
bu böyle bilinsin herkes tarafından,
kiminin sert bakışından gelir ölüm,
kiminin iltifatından,
korkağın öpücüğünden,
cesurun kılıcından!
kimisi aşkını gençliğinde öldürür,
kimi sevdiğini yaşlılığına saklar;
bazısı öldürür arzunun elleriyle,
sevdiğini altının elleriyle boğar bazısı;
bunların en üstünü bıçak kullanır çünkü
böylelikle ölen çabuk soğuyup donar...