böyle bir başlık bulunamamış, ama belki şununla bir ilgisi olabilirmiş:
bu kalem bukalemun (ben laneth'in yalancısıyım)

eve gelip odasına girdiğinde bilgisayarının power tuşuna bastıktan sonra elbiseyle beraber 'gerçek' kişiliğini de portmantoya asan ve bilgisayar açıldığı sırada pijamaların içine saklı 'sanal' kişiliğini üzerine geçirenlerle ilgili olabilir ancak. ötesi yok. yüz yüze iken nabız ölçmek zordur ama internet üzerinde, yani yazı düzleminde kolaydır. düşünmediğiniz, esasında karşıt olduğunuz bir düşünceyi/görüşü burada savunabilir, insanların tepkisini ölçebilirsiniz. ama bu konuda 'ifrat-tefrit'e dikkat etmek gerek. biri çıkıp şezlongda kitap okuyan herkesin gizli eşcinsel olduğunu ortaya attığında bilimsel olarak bunun mümkün olamayacağını açıklamaya çalışmak gerçekten komik kaçıyor. bu verilebilecek belki en uç örnek.

bunun dışında, güncel olaylara, durumlara, kişilere ilişkin akıl-mantık sınırlarını zorlayan hatta aşan yorum (ki bazıları yorum bile değil, mesnetsiz saldırı olduğu ortada) yapıldığı zaman da sanal alemi kişiliği gizleyen bir perde olarak kullanma söz konusu olabiliyor.

soru(n) şu: yazdığın, yazarken epey zaman harcadığın şeylerin satırı satırına arkasında durabilir, onları gündelik yaşamda da savunabilir misin? varsayalım vapurda bir tartışma koptu ve özgürsün ulen; dilediğin gibi konuşmana izin verilecek: burada yazdıklarının aynısını orada dile getirebilir misin? avrupa yakası'ndan anadolu yakası'na vapurla geçen herkesin moron olduğu savını ileri sürebilir misin? hadi sürdün diyelim, bu kendini de yok'lamaz mı? bir moronun söylediğine nasıl güveneceğiz; gerçekliğinden kuşku duymadan nasıl inanacağız? beni de kendinize benzettiniz!

sonuç olarak, buraya verilen öneme göre sanal alemin kişi nezdinde kazandığı bir değer var. biri msn'de iki kere konuştuğu insana abayı yakar, sonra ilk buluşmada notre dame'la karşılaşırsa tabi ki ertesi gün "sanal alem yalan alem yeaa" diyecek, vaveyla koparacaktır. ama her zaman imkan dahilinde olduğunu bilse notre dame'la karşılaşması durumunun; ne düş kırıklığı yaşayacak; ne de milyarlarca karakterin cirit attığı ve dünyanın öteki yüzü olan bu oluşuma kargaların bile güleceği yakıştırmalarda bulunacak.
bukalemun misali gerçek hayatta da içinde bulunduğu ortama uygun maskelerle yaşayan insanlar için doğal sonuç ifadesidir.

sanal alemin ve maskelerin yalan sonuçlar ve hayal kırıklıkları doğurması üzerine hatırladığım en net olay boşanmaya karar vermiş bir çift üzerineydi. bu çift boşanma davası açıp ayrı yaşamaya başladıktan bir süre sonra duygusal boşluklarını doldurmak, yeniden özgüvenlerini tazeleyebilmek ve boş vakitlerini geçirebilmek için üye oldukları bir arkadaşlık sitesinde yeniden karşılaşıyorlar kendi yarattıkları sanal kimlikleriyle. önce arkadaş sonra aşık oluyorlar uzun süren gece sohbetlerinin ardından. bu ilişkiyi sanaldan gerçeğe dönüştürmeye karar veriyorlar çünkü ruh ikizini bulduğuna inanıyor her ikiside. birgün sahildeki bir kafede oturup yüzyüze konuşmaya karar veriyorlar ve işte orada patlıyor sanal alemin sabun köpüğü maskeleri. aynı evin içinde iki yabancı gibi yaşayıp tek kelime etmediği için ayrılmaya karar verdiği kişiyi karşısında görünce her ikisinde de oluşan şoku varın siz düşünün artık.

yalan olan sanal alem değil bizleriz. kendi ellerimizle hazırladığımız maskeli balonun maskesiz insanı olmaya cesaretimiz olmadığı sürece alemin sanalı veya reeli her koşulda elem doğuracaktır vakti gelince.