odamda heath ledger'in eşsiz oyunculuğu ile can verdiği joker karakterinin küçük bir tablosu sote bir yerde durur. ama bu konuya sonra döneceğiz.
tarihin içine bırıkılmış kadim eserler vardır, bilirsiniz. onları, arayarak buluruz ve hatta bazen, onlar bulmamız için bizi öylece beklerler. onlardan biri, şüphesiz ki benim için, şeytanın avukatı'ndaki al pacino'nun -ki biri the devil'ı oynayacaksa bu al pacino olmalıdır- eşsiz tiradıdır. tirad, hatırlanır ki,
" let me give you a little inside information about god" ile başlar.
kadim sözlerin çevirisi olmaz kuralını bir defaya mahsus olmak üzere bir kenara bırakırsak buraya şunu ekleyebiliriz:
" tanrı hakkında içerden biri olarak bilgi verebilirim. tanrı izlemeyi sever, oyun oynamayı sever. bunu bir düşün, insanoğluna verdiği içgüdüleridir. işte sana verdiği bu sıra dışı hediyedir, peki ya sonra ne yapar ha! yemin ediyorum kendi eğlencesi için ve kendi özel kozmik çekim hataları için kuralları iki taraflı olarak koyar, bu belki de en büyük hiledir. bak ama sakın dokunma, dokun ama tadına bakma, tadına bak ama yutma. sen bir o bacağına bir bu bacağına zıplarken, o ne yapıyor olur? orda durur ve lanet olası göbeği çatlayana kadar güler. tam bir vurdumduymaz, tam bir sadisttir, o senin hiç görmediğin ev sahibindir, onamı tapacağım, asla! ben her şeyin başladığı o günden beri insanlığı ilgilendiren her şeye burnumu sokuyorum, insanoğlunun hissettiği her heyecan ve her tat için ben ilham kaynağı oldum, isteklerini her zaman önemsedim ve onları asla yargılamadım. neden? çünkü bütün eksik yönlerine rağmen insanoğlunu asla reddetmedim, şimdi cevap ver kevin, aklı başında olan kim, 21. yüzyılın tamamen benim olduğunu reddedebilir? bunların hepsi benim, yükseliyorum kevin, bu artık benim zamanım."
tarih içinde öyle kesitler vardır ki, o kesitlerde kozmik kötülük, milky way'in küçük mavi gezegeninin, tüm insanlarının en içine bir şey fısıldar: "kendinle başbaşasın". bunun bu diyarlardaki tercümesi şudur: dün'ü ve yarın'ı unut, ve evren için infinitesimal, senin için ise çok büyük olan bir zaman dilimi için şunu tüm benliğine kazı: "büyük değişimler olmayacak."
kozmik kötülüğün bu büyük yalanı, hemen her yalan gibi bir kurala tabidir. "bir yalanı, gerçeğe dönüştürmenin en iyi yolu onu tekrar tekrar yaşamaktır."
the devil's advocate'deki şeytan'ımızın adı john milton'dur. şeytan'a bir isim verecek olsaydım john milton'u seçer miydim bilmiyorum; ancak fena durmamış. john milton, kimilerine göre shakespeare'den de öte olan bir ingiliz şairdir malum: paradise lost'un yazarı. nam-ı diğer silkworm.
milton'ın asırları delen sözlerinden biri, bu kitapta geçer ve milton kendi şeytan'ına şunları söyletir:
"the mind is its own place, and in itself can make a heaven of hell, a hell of heaven"
bence haklıdır. tanrı'nın haksız olduğu bir yerde, birisi haklı olacaksa o da şeytan olmalıdır. en azından bu bahis için hakkı teslim edelim.
kendi alanı içindeki/kendi içindeki akıl, başa beladır. buraya sonra döneceğimizi belirterek...
sözü joker'e bırakalım.
"madness, as you know, is like gravity. all it takes is a little push!";
adaleti züppe batman'in sağladığı bir dünyada, joker'in gülümsemesi bence daha evla olacaktır.
dünyayı şimdilik değiştiremezsek de "saatlerinizi geri almayı unutmayın"
ve evet, kol saatleri güzeldir!
tarihin içine bırıkılmış kadim eserler vardır, bilirsiniz. onları, arayarak buluruz ve hatta bazen, onlar bulmamız için bizi öylece beklerler. onlardan biri, şüphesiz ki benim için, şeytanın avukatı'ndaki al pacino'nun -ki biri the devil'ı oynayacaksa bu al pacino olmalıdır- eşsiz tiradıdır. tirad, hatırlanır ki,
" let me give you a little inside information about god" ile başlar.
kadim sözlerin çevirisi olmaz kuralını bir defaya mahsus olmak üzere bir kenara bırakırsak buraya şunu ekleyebiliriz:
" tanrı hakkında içerden biri olarak bilgi verebilirim. tanrı izlemeyi sever, oyun oynamayı sever. bunu bir düşün, insanoğluna verdiği içgüdüleridir. işte sana verdiği bu sıra dışı hediyedir, peki ya sonra ne yapar ha! yemin ediyorum kendi eğlencesi için ve kendi özel kozmik çekim hataları için kuralları iki taraflı olarak koyar, bu belki de en büyük hiledir. bak ama sakın dokunma, dokun ama tadına bakma, tadına bak ama yutma. sen bir o bacağına bir bu bacağına zıplarken, o ne yapıyor olur? orda durur ve lanet olası göbeği çatlayana kadar güler. tam bir vurdumduymaz, tam bir sadisttir, o senin hiç görmediğin ev sahibindir, onamı tapacağım, asla! ben her şeyin başladığı o günden beri insanlığı ilgilendiren her şeye burnumu sokuyorum, insanoğlunun hissettiği her heyecan ve her tat için ben ilham kaynağı oldum, isteklerini her zaman önemsedim ve onları asla yargılamadım. neden? çünkü bütün eksik yönlerine rağmen insanoğlunu asla reddetmedim, şimdi cevap ver kevin, aklı başında olan kim, 21. yüzyılın tamamen benim olduğunu reddedebilir? bunların hepsi benim, yükseliyorum kevin, bu artık benim zamanım."
tarih içinde öyle kesitler vardır ki, o kesitlerde kozmik kötülük, milky way'in küçük mavi gezegeninin, tüm insanlarının en içine bir şey fısıldar: "kendinle başbaşasın". bunun bu diyarlardaki tercümesi şudur: dün'ü ve yarın'ı unut, ve evren için infinitesimal, senin için ise çok büyük olan bir zaman dilimi için şunu tüm benliğine kazı: "büyük değişimler olmayacak."
kozmik kötülüğün bu büyük yalanı, hemen her yalan gibi bir kurala tabidir. "bir yalanı, gerçeğe dönüştürmenin en iyi yolu onu tekrar tekrar yaşamaktır."
the devil's advocate'deki şeytan'ımızın adı john milton'dur. şeytan'a bir isim verecek olsaydım john milton'u seçer miydim bilmiyorum; ancak fena durmamış. john milton, kimilerine göre shakespeare'den de öte olan bir ingiliz şairdir malum: paradise lost'un yazarı. nam-ı diğer silkworm.
milton'ın asırları delen sözlerinden biri, bu kitapta geçer ve milton kendi şeytan'ına şunları söyletir:
"the mind is its own place, and in itself can make a heaven of hell, a hell of heaven"
bence haklıdır. tanrı'nın haksız olduğu bir yerde, birisi haklı olacaksa o da şeytan olmalıdır. en azından bu bahis için hakkı teslim edelim.
kendi alanı içindeki/kendi içindeki akıl, başa beladır. buraya sonra döneceğimizi belirterek...
sözü joker'e bırakalım.
"madness, as you know, is like gravity. all it takes is a little push!";
adaleti züppe batman'in sağladığı bir dünyada, joker'in gülümsemesi bence daha evla olacaktır.
dünyayı şimdilik değiştiremezsek de "saatlerinizi geri almayı unutmayın"
ve evet, kol saatleri güzeldir!