kimi zaman yapılması gereken bir davranıştır..
efendim, ankara'dayız, -eski- kız arkadaşımla beraber. lükse o kadar meraklı değildi, fakat beni lüks bir insan sanırdı herhalde. bir gün tuttu dedi ki "gel kuşum sana pizza ısmarliym". "ısmarala lan" dedim yüksek bir sesle. yüreğim pır pır atıyordu, uzun zaman olmuştu iyi bir pizza yemeyeli. her neyse, gittik mekana. ikinci - üçüncü sınıf bir yer bekliyordum ben. amanın bir de ne göreyim?!.. lüks mekan. garson "buyrun efendim rezervasyonunuz var mı, yok mu, şöyle geçiniz lütfen" deyince bambaşka bir dünyada olduğumu anladım. oturduk garsonun gösterdiği yere. menüyü koydu önümüze. baktım, "mozarella peynirli, ançuez, kıl, yün, bok, püsür" gibisinden bir şey gördüm. istedik ikimiz de bunu. çok heyecanlıydım... yüreğim pır pır ediyordu. dilsizler gibi bakışıyorduk kız arkadaşımla..
nitekim geldi pizza. tabaklarımızın yanına çatal ve bıçak kondu. tam kız arkadaşımın yüzüne bakıp küfür edecekken keman çalan adamı gördüm karşımda. dehşete düştüm. hemen kaçıp gitmek istiyordum... ilk dilimleri tabaklara yerleştirdim romantik bir şekilde... sonra sağ elime bıçağı, sol elime çatalı aldım (ki filmlerden öğrenmiştim)... kesilmeyen mozarella peynirini kestim, çatala taktım. çatal sol elimde olduğu için bir çeşit denge problemi yaşıyordum. ve korktuğum da oldu. çatalı ağzıma değil götüme uzatıyordum. herkes gülüyordu. kendimi toparlamak için ağlaya ağlaya tuvalete koştum. yüzümü yıkadım, kuruladım. sonra masama döndüm. kız arkadaşım bana bakarak "noldu hayatım niye yemiyosun" diye sordu. "ziyade olsun kuşum doydum ben" dedim, oysa daha hiç yememiştim, yiyememiştim. kız arkadaşım da dilimini bitirdi, "sen sıkıldın burda hadi çıkalım" dedi. yine heyecanlandım. inanamıyordum, kurtuluyordum bu işkenceden, eziyetten... kendime gelmeliydim. garsondan hesap istedi. hesabı görünce kendime geldim. kız arkadaşım cüzdanını karıştırıyordu, "dur bebeğim ben öderim" diye elimi cebime attım, o kadar param olmadığını bile bile hem de. "aa olur mu kuşum, bonus kart var bende, harca babam harca" dedi. zaten o ödemeseydi oracıkta öldürebilirim...
çıktık dışarı. kızılay'da bir yerde indik. bir büfeye yöneldim, "iki yarım tavuk atsana hoca" dedim, "hemen abi" dedi, verdi döneri. "kredi kartı geçiyo mu hoca" dedim kız arkadaşıma bakarak. geçmiyordu. istemeyerek de olsa çıkardım parayı, aldım dönerleri... dönerin birini yedim, diğerini kız arkadaşıma vermiş gibi yaptım vermedim, onu da yedim. bana baktı, "bana neden vermedin" dedi. gözlerine baktım, "asıl sen bana neden vermedin imansızın kızı" dedim... gitti... ben de gittim kendimi dağa bayıra saldım...
bu da böyle bir anımdır.
efendim, ankara'dayız, -eski- kız arkadaşımla beraber. lükse o kadar meraklı değildi, fakat beni lüks bir insan sanırdı herhalde. bir gün tuttu dedi ki "gel kuşum sana pizza ısmarliym". "ısmarala lan" dedim yüksek bir sesle. yüreğim pır pır atıyordu, uzun zaman olmuştu iyi bir pizza yemeyeli. her neyse, gittik mekana. ikinci - üçüncü sınıf bir yer bekliyordum ben. amanın bir de ne göreyim?!.. lüks mekan. garson "buyrun efendim rezervasyonunuz var mı, yok mu, şöyle geçiniz lütfen" deyince bambaşka bir dünyada olduğumu anladım. oturduk garsonun gösterdiği yere. menüyü koydu önümüze. baktım, "mozarella peynirli, ançuez, kıl, yün, bok, püsür" gibisinden bir şey gördüm. istedik ikimiz de bunu. çok heyecanlıydım... yüreğim pır pır ediyordu. dilsizler gibi bakışıyorduk kız arkadaşımla..
nitekim geldi pizza. tabaklarımızın yanına çatal ve bıçak kondu. tam kız arkadaşımın yüzüne bakıp küfür edecekken keman çalan adamı gördüm karşımda. dehşete düştüm. hemen kaçıp gitmek istiyordum... ilk dilimleri tabaklara yerleştirdim romantik bir şekilde... sonra sağ elime bıçağı, sol elime çatalı aldım (ki filmlerden öğrenmiştim)... kesilmeyen mozarella peynirini kestim, çatala taktım. çatal sol elimde olduğu için bir çeşit denge problemi yaşıyordum. ve korktuğum da oldu. çatalı ağzıma değil götüme uzatıyordum. herkes gülüyordu. kendimi toparlamak için ağlaya ağlaya tuvalete koştum. yüzümü yıkadım, kuruladım. sonra masama döndüm. kız arkadaşım bana bakarak "noldu hayatım niye yemiyosun" diye sordu. "ziyade olsun kuşum doydum ben" dedim, oysa daha hiç yememiştim, yiyememiştim. kız arkadaşım da dilimini bitirdi, "sen sıkıldın burda hadi çıkalım" dedi. yine heyecanlandım. inanamıyordum, kurtuluyordum bu işkenceden, eziyetten... kendime gelmeliydim. garsondan hesap istedi. hesabı görünce kendime geldim. kız arkadaşım cüzdanını karıştırıyordu, "dur bebeğim ben öderim" diye elimi cebime attım, o kadar param olmadığını bile bile hem de. "aa olur mu kuşum, bonus kart var bende, harca babam harca" dedi. zaten o ödemeseydi oracıkta öldürebilirim...
çıktık dışarı. kızılay'da bir yerde indik. bir büfeye yöneldim, "iki yarım tavuk atsana hoca" dedim, "hemen abi" dedi, verdi döneri. "kredi kartı geçiyo mu hoca" dedim kız arkadaşıma bakarak. geçmiyordu. istemeyerek de olsa çıkardım parayı, aldım dönerleri... dönerin birini yedim, diğerini kız arkadaşıma vermiş gibi yaptım vermedim, onu da yedim. bana baktı, "bana neden vermedin" dedi. gözlerine baktım, "asıl sen bana neden vermedin imansızın kızı" dedim... gitti... ben de gittim kendimi dağa bayıra saldım...
bu da böyle bir anımdır.